Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7048 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 13610 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı ve davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... 'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Dava, tenkis isteğine ilişkin olup, mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı ve davalılar tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, mirasbırakan ...'in 28.06.1995 ve 29.07.1998 tarihlerinde düzenlediği vasiyetnameler ile tüm mal varlığını eşi ve davalı oğullarına bıraktığını,....Sulh Hukuk Mahkemesinin 1998/736 esas ve 1998/717 esas sayılı vasiyetin açılmasına dair dava dosyalarının derdest olduğunu, murisin kız evladı olarak kendisine bir pay ayırmadığını, saklı payının ihlal edildiğini ileri sürerek saklı payının ayın olarak verilmesini olmazsa şimdilik 500.000.000. TL nin tahsilini istemiştir. Davalılar, murisin davacıya arsa verdiğini, saklı payın ihlal edilmediğini, taşınmazlardaki binaları kendi imkanları ile yaptırdıklarını, iddiaların doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, murisin 1995 ve 1998 yıllarında düzenlediği vasiyetnameler ile davacının saklı payının ihlal edildiği, kazandırmalara konu taşınmazların davacınınsaklı payı oranında taksiminin mümkün olduğu, davacının tercih hakkını kullandığı tarih itibariyle 187.587,00 TLsaklı payına tecavüz olduğunun belirlendiği, davacı talebi ile bağlı kalınarak hüküm kurulması gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; mirasbırakan ...'in 22.11.1998 tarihinde ölümü ile eşi ...ve çocukları davacı ve oğulları davalıların mirasçı kaldıkları, eşi ...'nin de hükümden sonra 27.05.2012 tarihinde öldüğü, murisin sağlığında 28.06.1995 tarihinde düzenlediği vasiyetname ile, bütün taşınmazlarını oğulları ... ile ...'e eşit olarak (1/2'şer oranda) bıraktığı, ardından 29.07.1998 tarihinde düzenlediği vasiyetname ile ise, taşınmazlarından 48 ada 323 parseldeki arsasını 1984 yılında kızı davacıya verdiğini açıkladıktan sonra, aynı parseldeki 4 katlı binasını çocukları ... ile ...'e, 48 ada 129 parseldeki 5 katlı binasını yine aynı oğulları davalılara ve aynı parseldeki 4 katlı binasını ise eşi ...'e ait olacağını bildirdiği ve taşınmazlarını bu şekilde mirasçılarına paylaştırdığını açıkladığı, 1995 ve 1998 yılında düzenlenen vasiyetnamelerin murisin ölümünden sonra açılıp okunması bakımından açılan davaların ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 1998/736 esas ve 1998/717 esas sayılı dosyalarında derdest olduğunun bildirildiği anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; mirasçılık ve mirasın geçişi mirasbırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir (4722 s. Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m. 17). Mirasbırakan 1.1.2002 tarihinden önce ölmüşse 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin, 1.1.2002 tarihinden sonra ölmüşse 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun ilgili hükümlerinin uygulanması gerekir.Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümüyle bilinmesiyle mümkündür. Tereke mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mal varlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık 4721 sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tespit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir (TMK m.564). Miras bırakanın TMK'nin 506. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez. Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK'nin 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK'nin 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir. Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda ... tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK m.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir. Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihini kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir. Somut olayda, yukarıda açıklanan ilke ve olgulara uygun araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.Şöyle ki, davaya konu 28.06.1995 ve 29.07.1998 yılında düzenlenen vasiyetnamelerin açılıp okunduğu ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 1998/736 esas ve 1998/717 esas sayılı dava dosyalarının akibeti araştırılmamış, anılan dava dosyaları dosya içine alınıp incelenmemiş, yukarıda açıklanan ilkelere uygun olacak şekilde murisin ölüm tarihi itibariyle terekesi doğru şekilde tespit edilmemiş, davalılar adına kayıtlı olan taşınmazların edinme sebepleri saptanmamış, muris ve davalılar adına kayıtlı taşınmazlar birlikte terekeye ait kabul edilmiş, denetlenemeyecek biçimde sabit tenkis oranı resen hesap edilmiş, ayrıca, temlike konu taşınmazlarda fiilen bir çok bağımsız bölümden oluşan binalar olduğu dikkate alınmadan hatalı hesap ile sonuca gidilmiştir. Hâl böyle olunca, 28.06.1995 ve 29.07.1998 yılında düzenlenen vasiyetnamelerin açılıp okunduğu .... Sulh Hukuk Mahkemesinin 1998/736 esas ve 1998/717 esas sayılı dava dosyalarının akibeti araştırılarak, anılan dava dosyaları dosya içine alınıp incelenmesi, yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda gerekli araştırma ve inceleme yapılarak murisin ölüm tarihi itibariyle terekesinin (tüm mal varlığının) doğru şekilde tespit edilmesi, davalılar adına kayıtlı olan taşınmazların edinme sebepleri araştırılarak akit tabloları ile ilk tesisinden itibaren tüm tedavüllerinin merciinden getirtilmesi, ondan sonra usulüne uygun tenkis hesabı yapılması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. Davacının ve davalıların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesi aracılığıyla) 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, anılan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,09.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.