MAHKEMESİ : SAMSUN 1. SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 01/10/2013NUMARASI : 2013/481-2013/1313 Taraflar arasında görülen tapu kaydında düzeltim davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, tapuda kayıt düzeltilmesi ve tespit istemine ilişkin olup, mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Bilindiği üzere, taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin adı, soyadı, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu tür davalarda kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir. Bu tür işler, 6100 sayılı HMK’nin 382/9-ç maddesi gereğince çekişmesiz yargı usulüne göre sulh hukuk mahkemesinde ve taşınmazın aynına ilişkin bulunduğundan, aynı Kanunun 12. maddesi uyarınca taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde görülür. Tapuda kayıt düzeltilmesi ve tespit taleplerini, tapu maliki ile mirasçıları isteyebilir. Bunun yanı sıra, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununun 702. maddesinin son fıkrası gereğince ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan her hangi biri de tek başına tapuda murisin kimlik bilgileri ilgili olarak düzeltme isteyebilir. Ayrıca bu davaların, bir başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanılarak açılması da mümkündür. Böyle bir yetki verildiğinde yetkiye dayanarak talep eden kişinin aktif dava ehliyeti vardır. Bu tür işlerde mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı ve kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir: 1- Kimlik bilgilerinde düzeltme yapılması veya tespiti istenen dava konusu taşınmazların tapu kayıtları (ilk tesis ve tedavülleriyle) ve kadastro tutanakları (tespit ve tescile esas alınan tüm dayanak belgeleriyle) ayrıca taşınmazlar kadastrodan sonra edinilmişse buna ilişkin tüm belgeler ile birlikte getirtilmelidir. 2- Nüfus müdürlüğünden, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarında malik olarak görünen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişi veya kişilerin nüfus kayıtlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalı, mevcut ise bu kişi veya kişiler duruşmaya çağrılarak telep konusu taşınmazlarda mülkiyet hakkı iddiaları bulunup bulunmadığı kendilerinden sorulmalı, kaydı düzeltilecek kişilerin nüfus kayıtları, tapu kayıtları ve dayanakları ile bağlantı kurulacak şekilde incelenmelidir. 3- Taşınmazın bulunduğu yerleşim yerinde zabıta aracılığı ile kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi veya kişilerin bulunup bulunmadığı da araştırılmalıdır. 4- İstem konusunda tanıklar dinlenmelidir. 5- Tüm bu araştırmalar sonucu hâlâ kesin bir kanaat oluşmamış ise mahallinde keşif yapılarak; tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri taşınmaz başında dinlenmelidir. Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında talebin kabulü yoluna gidilmelidir. Talebin niteliği gereğince, yargılama harcı ve vekâlet ücreti maktu olarak belirlenmelidir. Tapu müdürlüğü ilgili sıfatıyla yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden (ve yargılama giderlerinden olan vekalet ücretinden) sorumlu tutulmamalıdır. Somut olaya gelince, davacının, 161, 167, 179, 180 parsel sayılı taşınmazların dedesi M.oğlu A. ait bulunduğunu, ancak, kadastro çalışmaları esnasında tapuda Salih Kaba olarak yazıldığını, bu nedenle resmi işlemlerde sorun yaşandığını ileri sürerek, tapu kayıtlarında Salih Kaba olarak yazılı bulunan kaydın A.K.olarak düzeltilmesine karar verilmesini talep ettiği; 1981 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında düzenlenen kadastro tutanaklarının edinme sebebi bölümündeki açıklama içeriğinde, dava konusu taşınmazların M.oğlu S. K. 1959 yılında öldüğü açıklanarak mirasçıları adına tespit yapıldığı, 1967 doğumlu Mehmet oğlu Salih Kaba'nın da mirasçılarından biri olduğu; bu olgulara göre, davacının kadastro tutanaklarının edinme sebebi bölümündeki açıklama içeriğinde sözü edilen Salih Kaba'nın, kök murisi 40075987134 T.C. Kimlik nolu M. ve M.oğlu 1.7.1883 doğumlu (miladiye çevrilmelen önce 1299 D.lu,) olan, 10.4.1959 tarihinde ölen A.K.olduğunun tespitini istediği, kayıt maliklerinden 1967 doğumlu M. oğlu S. K. yönelik bir talebinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, 6100 sayılı HMK'nın 26 ve 33. maddelerine göre; olayları bildirmek ve ileri sürmek taraflara, bu kapsamda nitelemeyi yapmak ve belirlenecek hukuki tavsifle ilgili olarak tatbik edilecek kanun hükümlerini tesbit ve tayin ederek uygulamak hakime aittir. Bu anlamda, her ne kadar davacı taraf dava dilekçesinde tapu kaydında düzeltimden bahsetmişse de davacının talebinin tapu kaydında yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine ilişkin olmayıp tespit isteğine ilişkin bulunduğu, mülkiyetin naklini gerektiren bir talebinin olmadığı açıktır. O halde, mahkemece, dava konusu taşınmazların paydaşlarından 1967 D.lu Mehmet oğlu S. K.halen hayatta olduğu, davacının kök murisi 1959 yılında vefat eden (miladiye çevrilmeden önce 1299 D.lu, miladiye çevrildikten sonra 1883 D.lu olan) M.ve M.oğlu A. K. veya S.K. adına dava konusu taşınmazların malik hanesinde kayıt bulunmadığı, kadastro tutanaklarının edinme sebebi bölümündeki açıklama içeriklerinin bu durumu doğrular mahiyette olduğu, mülkiyetin nakline sebebiyet verecek tarzda tapuda isim tashihi yapılmasının yasal olarak ve yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre mümkün olmadığı; ancak, tapuda malik olarak kayıtlı bulunan kişi aleyhine açılacak tapu iptali ve tescil talepli davaya konu olabilecek mahiyette bir talebe ilişkin olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olmasının doğru olduğu söylenemez. Hâl böyle olunca, davanın, tespit isteğine ilişkin olduğu gözetilerek , yukarıda belirtilen ilkeler ışığında geniş kapsamlı bir kolluk ve nüfus araştırması yapılması, tarafların gösterecekleri tüm delillerin toplanması, gerektiğinde keşif yapılarak taşınmaz başında tanık ve tespit bilirkişilerin dinlenilmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davacı tarafın temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.