MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tapu iptali, tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar ve davalı ... tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Dava, sahtecilik hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Davacılar, davacı ... ile diğer davacıların mirasbırakanları ....'in paydaşı oldukları 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33 ve 34 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarının sahte vekâletname ve yolsuz işlemlerle davalı ...'e, ondan da diğer davalılara satış suretiyle temlik edildiğini, satışların gerçek olmadığını ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile eski hale getirilmesi suretiyle davacı ... ve diğer murislerin mirasçıları adına miras payları oranında tesciline karar verilmesini istemişlerdir. Davalılar ..., iddiaların asılsız olduğunu, davalı ...'in dava konusu taşınmazları ...'dan 1962 yılında satın aldığını, daha sonra 1968 yılında diğer davalılara satışının yapıldığını, arazileri o tarihten itibaren kiracı olarak kullandıklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Diğer davalılar, yargılamaya katılmadıkları gibi davaya cevap da vermemişlerdir.Mahkemece, davacıların sahteciliğe ilişkin iddialarını ispatlayamadıkları, dava konusu taşınmazların satışına konu vekâletnamedeki fotoğraf ile davacı ...'nin muhtemelen aynı kişi olduklarının bilirkişi raporu ile belirlendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacı ... ile diğer davacıların mirasbırakanları...'in 22.12.1961 tarihli gayrimenkul satış ve alım vaadi senedi ile, ..., ... köyü'nde bulunan babaları ....'den intikal eden ve 18.10.1961 tarihinde adlarına tespit edilen 1-14; 15, 16, 17-21; 22-33 parsel sayılı toplam 33 parça taşınmazdaki paylarının tamamını 20.000,00 TL bedelle davalı ...'ya satışını kararlaştırdıkları, aynı gün bir sonraki yevmiyeli işlemle düzenledikleri vekâletname ile de, ...' nun .... köyündeki taşınmazlarının satış yetkisini ....'ya verdikleri, ardından aynı gün 2348 yevmiyeli işlemle ise, ...'nun vekaletnamedeki tevkil yetkisini kullanarak kendi adına asaleten ...'ya vekaleten taşınmazların ...'ya satışı bakımından ...'ı vekil kıldığı, vekil ...'ın davacı ... ile diğer murislerin çekişme konusu 1-4; 9-14; 13-24 parsel sayılı taşınmazlardaki (17 parça) 81/2016 paylarını; 5-8 parseldeki (4 parça) 159/4032 paylarını ve 15-17; 26-33 parseldeki (13 parça) 53/1344 paylarını 04.01.1962 tarihli akitle satış suretiyle davalı ...'ya temlik ettiği, onun da 03.10.1968 tarihli akitle 1, 2, 3, 4, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 18, 19, 22, 23, 317, 320 ve 322 parseldeki 486/2016 pay ile; 5, 6, 7 ve 8 parseldeki 954/4032 pay ve 15, 16, 17, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33 parseldeki 318/1344 payları musavatan olmak üzere davalılar ... 'a satış suretiyle devrettiği, daha sonra dava konusu taşınmazların 25.08.2004 ve 27.10.2005 tarihli akitlerle intikal suretiyle davalılar adına tescil edildiği muris ....'nun 10.10.1950 tarihinde ölümü ile davacı ... ve dava dışı ....'ın mirasçı olarak kaldıkları; muris .....'nun 15.05.1982'de ölümü ile davacı ... ile dava dışı bir çok kişinin mirasçı kaldıkları, ayrıca; muris ....'nun 05.05.1992 tarihinde bekar ölümü ile kardeşleri ....'nin mirasçı kaldıkları anlaşılmaktadır. Bilindiği gibi, elbirliği (İştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur. 4721 s. Türk Medeni Kanununun (TMK) 701 ila 703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, TMK'nin 701. maddesinde (...Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliğiyle karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır. TMK'nin 702/2 maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının (onaylarının) alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (11.10.1982 tarih 1982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir. Somut olayda, elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet söz konusu olup, murisler ...'nun davacılar dışında dava dışı mirasçıları bulunduğu ve yine, davacı ...'nun da yargılama sırasında 12.05.2011 tarihinde ölümü ile dava dışı kişilerin mirasçı olarak kaldıkları kayden sabittir.Öte yandan, sahtecilik iddiası bakımından sadece davacı ... hakkında araştırma ve inceleme yapılmış, bir çok bilirkişiden rapor alınmış, gayrimenkul satış ve alım senedi ile vekâletname altında ... adına basılan parmak izlerinin tam net basılı olmaması nedeniyle ...'ye ait olup olmadığı belirlenememiş, yine vekâletnamede yer alan fotoğrafın da davacı ...'ye aidiyeti tespit edilememiştir. Ancak, muris .... 1950 yılında ölmesine rağmen 1961 yılında satış vaadi özleşmesi ile vekâletname düzenleyemeyeceği gözetilmemiş bu muris bakımından işlemin sahte olduğu irdelenmemiş, diğer davacıların murisi ....'ya ait satış vaadi ve vekâletnamede yer alan parmak izleri bakımından, başka bir deyişle sahtecilik iddiası bakımından ise hiç bir araştırma yapılmamıştır. Hâl böyle olunca; öncelikle murisler ... ile yargılama sırasında ölen ...'nun dava dışı mirasçılarının olurlarının alınması, ya da miras şirketine temsilci atanması, böylece taraf teşkilinin sağlanması, ondan sonra muris ... 1950 yılında öldüğüne göre onun bakımından ölümünden sonra yapılan tüm işlemlerin sahte ve dava konusu tüm taşınmazlardaki muris ...'nun paylarının devrine dair işlemlerin yolsuz olduğunun dikkate alınması, diğer davacıların murisleri ...'ya ait çekişme konusu taşınmazlardaki payların sahtecilikle devri iddiası bakımından gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerledirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Davacıların ve davacı ... mirasçılarının bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı ...'ın temyiz itirazlarının ise şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.