Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7037 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 16581 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Davacı, ortak mirasbırakan babaları ...'nın 165 ada 21 parseldeki 8 nolu bağımsız blümünü 24.11.2000 tarihinde satış göstermek suretiyle davalı oğluna devrettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, miras payı oranında iptal ve tescile karar verilmesini istemiştir.Davalı, iddilarının doğru olmadığını, muris tarafından yapılan vasiyetnamenin açılıp mirasçılara okunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, muvazaa iddiasının sabit olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...'nın 165 ada 21 parseldeki 8 nolu bağımsız bölümünü satış suretiyle davalı oğluna ...'ye temlik ettiği, mirasbırakanın ölümüyle geriye çocukları olan davacı ... ile davalı ... ve dava dışı kızı ...'nin kaldığı, murisin 30.12.2008 tarihli noterde düznlenen vasiyetname ile maliki olduğu 165 ada 21 parseldeki 3., 4., 6., bağımsız bölümler ile 172 ada 10 ve 11 sayılı parselleri davacı oğluna, 165 ada 21 parseldeki 1., ve 2 nolu bağımsız bölümler ile 135 ada 58 sayılı parseli davalı oğlu ...'ye, 165 ada 21 parseldeki 5., 9., ve 10 nolu bağımsız bölümler ise dava dışı kızı ...'ye, ayrıca 165 ada 21 parseldeki 7 nolu bağımsız bölümünü ise dava dışı gelini ...'ya vasiyet ettiği, vasiyetnamenin ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2012/6 E., 2013/26 K. Sayılı ilamı ile tenfizine karar verildiği, kararın 03.07.2013 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere;uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; mirasbırakanın davacı mirasçıdan mal kaçırmasını gerektirecek bir sebep ortaya konulamamış HMK'nun 190, TMK'nun 6. maddeleri uyarınca davacı muvazaa iddiasını kanıtlayamamıştır. Hâl böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.