MAHKEMESİ : ADANA 7. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 14/02/2008NUMARASI : 2007/190-2008/25Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalı tarafından ekli krokide A ve B ile işaretli hazineye ait taşınmazla ilgili olarak açtığı tescil davasının reddedildiği ve kararın kesinleştiğini ileri sürerek, devletin hüküm ve tasarrufu altında olan tescil harici toplam 39.900 m2 lik bu yerin, hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı, çekişmeli taşınmazı imar ve ihya ettiğini, bir bölümünü de zeytin bahçesi haline getirdiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davada köy tüzel kişiliğinin de davalı gösterilmesi gerektiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, kadastro harici bırakılan yerin 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 18. maddesi hükmü gereğince tescili isteğine ilişkindir. Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre, çekişme konusu yerin genel kadastro sırasında tespit harici bırakıldığı anılan bu yerle ilgili olarak davada husumet kendisine yöneltilen B. B.'ın, 3402 Sayılı Yasanın 17. maddesi hükmü uyarınca tescil istekli açtığı davanın Adana 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.06.2005 tarih 2002/1239/246 sayılı kararı ile reddedilerek ilamın derecattan geçmek suretiyle kesinleştiği anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, 3402 Sayılı Yasanın Kadastro Yasasının 18/1 maddesi hükmü uyarınca açılacak davaların hasımlı olabileceği gibi hasımsız açılmasına da yasal olarak mani bir sebep bulunmamaktadır. Zira gerek 3402 Sayılı Yasanın 14. ve gerekse 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 713/1. maddesi hükmü uyarınca hazinenin kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanmak suretiyle tescil isteme olanağının bulunmadığı tartışmasızdır. Başka bir ifade ile bu hükümler gereğince kazandırıcı zaman aşımı zilyetliğine dayanarak iktisabı mümkün olan gerçek, kamu (özel idare ve köy hükmi şahsiyeti) veya özel hukuk tüzel kişilerince açılacak olan davalarda hazine ile taşınmazın içinde bulunduğu tüzel kişiliğe husumetin tevcih edilmesi zorunludur. Oysa eldeki davada 3402 Sayılı Yasanın 18. maddesi gereğince istekte bulunulduğu açıktır. O halde, taşınmazın içinde bulunduğu köy tüzel kişiliğine husumet yöneltilmediğinden bahisle mahkemece davanın reddedilmiş olmasının yasal olduğu söylenemez.Hal böyle olunca, davacı hazinenin iddiasına dayanak yaptığı delillerinin toplanarak taşınmazın 3402 Sayılı Yasanın 18/1 maddesi kapsamında ve tescile tabi yerlerden olup olmadığının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde keşfen belirlenmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yasal olmayan gerekçelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 04.06.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.