MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali, tescil davası sonunda, yerel mahkemece asıl davanın davalısı ...'nin vekil sıfatı ile hareket ettiği gerekçesi ile onun aleyhine açılan asıl davanın pasif dava ehliyeti bulunmadığından reddine, birleşen davada ise davalılar...'e yapılan satışın gerçek olup muvazaalı olduğunun ispat edilemediği gerekçesi ile birleşen davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 07.06.2016 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalılar ... v.d. vekili Avukat ..., davalı ... vekili Avukat ... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Asıl ve birleşen davalar, tapu iptal ve tescil, mümkün olmadığı takdirde çekişme konusu taşınmazın bedelinin terekeye iadesi isteklerine ilişkindir. Davacılar, mirasbırakanları ....'nun maliki olduğu kat mülkiyeti kurulu 808 ada 182 parsel sayılı taşınmazdaki 2 nolu meskenini, hasta olduğu dönemde düzenlenen vekâletname ile vekili davalılardan ...'in 10.10.2008 tarihinde birleşen davanın davalıları Haydar ve ...'e satış göstermek suretiyle devrettiğini, vekilin murisin eşi olan dava dışı ... ile birlikte hareket ettiklerini, murisin kendilerini mirastan mahrum etmeyi amaçladığını, öte yandan mirasbırakanın akıl sağlığının yerinde olduğuna dair düzenlenen raporlarının sağlıklı olmadığını belirterek, tapu kaydının iptali ile terekeye iadesine, mümkün olmaz ise bedelinin faizi ile birlikte terekeye iadesine karar verilmesini istemişlerdir. Davalı ..., murisin verdiği yetkiler doğrultusunda işlem yaptığını, çekişmeye konu taşınmazı emlakçı aracılığı ile diğer davalılara devrettiğini, taşınmaz üzerine kayıtlı olmadığı için kendisinden tapu iptal ve tescil istenemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Birleşen dava davalıları, karı koca olduklarını, emekli ikramiyeleri ve birikimleri ile dava konusu yeri 92.500.-TL'ye satın aldıklarını, satış bedelini 09.10.2008 tarihinde bankadan çekip vekile ödediklerini ve sonrada 65.000.-TL masraf yaptıklarını, iddia edilen kişileri ve olayları bilmediklerini belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, asıl davanın davalısı ...'nin vekil sıfatı ile hareket ettiği gerekçesi ile onun aleyhine açılan davanın pasif dava ehliyeti bulunmadığından reddine, birleşen davada ise davalılar ...'e yapılan satışın gerçek olup muvazaalı satış olduğunun ispat edilemediği gerekçesi ile birleşen davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...'nun kat mülkiyeti kurulu 808 ada 182 parsel sayılı taşınmazdaki 2 nolu meskenini vekili olan davalı ...'nin 10.10.2008 tarihinde birleşen dava davalıları ... ve ...'e satış suretiyle temlik ettiği, 1938 doğumlu olan murisin 21.12.2008 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davacı kardeşleri ile dava dışı eşi ...'nun kaldığı anlaşılmaktadır.Hemen belirtmek gerekir ki; 6100 sayılı HMK'nin 26. ve 33. maddelerine göre olayları bildirmek taraflara, hukuki nitelendirmeyi yaparak çekişmenin giderilmesi konusunda gözetilmesi gerekli yasal düzenlemeyi tayin ve tespit ederek uygulamak hâkime aittir.Somut olaya gelince, iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçimine göre, dava ve birleşen davada; muris muvazaası hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır.Mirasbırakan... oğlunun ölüm tarihine göre, terekesi elbirliği (iştirak) hâlinde mülkiyet hükümlerine tâbidir. Bilindiği üzere; elbirliği (İştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur. 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 701 ila 703. maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortakların tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, TMK'nin 701. maddesinde (...Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliğiyle karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır. TMK'nın 702/2. maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının (onaylarının) alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (11.10.1982 tarihli 1982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı). Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.Somut olaya gelince; dava ve birleşen davanın, terekeye iade istekli olarak açıldığı, mirasbırakanın dava dışı mirasçısının bulunduğu görülmektedir. O hâlde, davada taraf olarak yeralmayan dava dışı mirasçı ...'nun davaya olurunun alınması ya da miras şirketine TMK'nin 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davaların esası hakkında hüküm kurulması doğru değildir.Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yerolmadığına, 21.12.2015 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 1.350.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.