MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 07.06.2016 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmekn temyiz edilen vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR-Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Davacı, kat irtifakı kurulu 5006 ada 10 parseldeki 3 nolu meskenini, işleri bozulan dava dışı damadı ...'e ipotek ettirerek kredi çekmesi için vekalet verdiğini, gözleri iyi görmediği için vekaletnamede satış yetkisinin bulunduğunu görmediğini, bu hususun kendisinden gizlendiğini, anılan vekilin görevini kötüye kullanarak taşınmazı 04.11.2011 tarihinde dava dışı ...'a, onun da muvazaalı olarak davalıya satış göstermek suretiyle devrettiklerini, vekil, ara malik ve davalının el ve işbirliği içinde hareket ettiklerini ve kötüniyetli olduklarını ileri sürerek, tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemiştir. Davalı, iddiaların doğru olmadığını, iyiniyetli üçüncü kişi olup, tapu kaydına güvenerek taşınmazı 135.000.-TL bedelle satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davacının iradesinin sakatlanarak ve kandırılarak alınan vekaletnameye istinaden davaya konu taşınmazın satış işleminin gerçekleştirildiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişmeye konu kat irtifakı kurulu 5006 ada 10 parseldeki davacının 3 nolu meskenini, damadı olan dava dışı vekil ...'in, 04.11.2011 tarihinde, 44.750,00.-TL bedelle, dava dışı ...'a, ...'ın da 24.11.2011 tarihinde 55.000.-TL bedelle davalıya satış suretiyle temlik ettikleri, davalı adına da işlemi vekili olan ...'in gerçekleştirdiği, aynı akitle taşınmaz üzerine borçlusunun davalı olduğu 55.000.-TL kredi borcundan dolayı ...'ın ipoteğinin tesis edildiği, davacının, 10.05.2012 tarihinde düzenlenen azilname ile ...'i vekillikten azlettiği, davacının, eldeki dava konu olaylar sebebi ile davalı, dava dışı ..., hakkında ...Cumhuriyet Başsavcılığına 26.06.2012 tarihinde şikayette bulunduğu, bir kısım şüphelilerin ifadelerinin alındığı, ... hakkında ise yakalama emri çıkartıldığı ve soruşturmanın halen devam ettiği kayden sabittir.Hemen belirtilmelidir ki, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 26. ve 33. maddelerine göre; olayları bildirmek ve ileri sürmek taraflara, bu kapsamda nitelemeyi yapmak ve belirlenecek hukuki tavsifle ilgili olarak tatbik edilecek kanun hükümlerini tesbit ve tayin ederek uygulamak hâkime aittir. Dava dilekçesi içeriğinden ve iddianın ileri sürülüş biçiminden; davada, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır. Hemen belirtmek gerekir ki, vekaletnamedeki satış yetkisinin hile ile alındığı iddiasının aynı zamanda vekalet görevinin kötüye kulanıldığı iddiasını da kapsadığında kuşku yoktur. Bilindiği üzere; Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekâlet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1. maddesi ) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır. Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı davaların, her türlü delille ispatı mümkündür. Yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda somut olaya bakıldığında, Mahkemece, hükme yeterli bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Şöyle ki, dava konusu taşınmazın sicil kaydında bulunan ipoteğe konu borçla ilgili kayıtların evrak arasına alınmadığı, ipoteğe dayanak kredinin kimin tarafından hangi tarihte çekildiği, kredi bedelinin kime ödendiği, geri ödemelerin hangi tarihte, kim veya kimler tarafından gerçekleştirildiği hususlarının ilgili bankadan sorulmadığı, davacının, davalı, dava dışı vekil ... ve ara malik ... hakkında, davaya konu olaylar sebebi ile yapmış olduğu şikayetle ilgili...Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmanın neticesinin beklenmediği, mahallinde yapılan keşif neticesinde teknik bilirkişiler tarafından taşınmazın davalıya devir tarihindeki değeri belirlenirken, ipotek alacaklısı Bankanın düzenlediği 22.11.2011 tarihli ekspertiz raporunun irdelenmediği görülmektedir. Hâl böyle olunca; yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda araştırma ve incelemenin yapılması, taraflarla ilgili... Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2012/48802 hazırlık evrakının neticesinin beklenmesi, toplanacak delillerin, toplanan delillerle birlikte değerlendirilerek, dava dışı vekil ...'in, vekâlet görevini kötüye kullanıp kullanmadığının, davalının da bu durumu bilen ve bilmesi gereken kişi konumunda bulunup bulunmadığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenerek, varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yetinilerek sonuca gidilmiş olması doğru değildir. Davalı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 21.12.2015 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.350.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.