Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6943 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 18249 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tereke temsilcisi tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Dava, ecrimisil isteğine ilişkindir. Davacı tereke temsilcisi, ... adına kayıtlı olan 92 parsel sayılı taşınmazın davalılar tarafından hiçbir hakka dayalı olmaksızın kullanıldığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesine ve ecrimisile karar verilmesini istemiştir. Davalılar, tapu iptali ve tescil ile muhdesatın aidiyetinin tespiti istekli dava açtıklarını, bu davanın bekletici mesele yapılması gerektiğini belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın muris adına kayıtlı olmayıp, dava dışı üçüncü kişi adına kayıtlı olduğu, davacının talep hakkının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 92 parsel sayılı taşınmazın 12.08.2005 tarihli intikal işlemi ile dava dışı yedi kişi adına elbirliği mülkiyeti şeklinde kayıtlı olup bunların ... mirasçıları oldukları, davacı tereke temsilcisinin, .... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/6274 Esas sayılı dsyasında verilen kararla .... terekesine tereke temsilcisi olarak atandığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 701. maddesinde elbirliği mülkiyeti “Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.” şeklinde tanımlanmıştır. Yine aynı kanunun 702. maddesinde elbirliği mülkiyetine ilişkin hükümler açıklanmış, 703. maddede ise elbirliği mülkiyetinin ne şekilde sona ereceği belirtilmiştir.Öte yandan; çekişme konusu taşınmaz halen elbirliği mülkiyetine tabi olup, TMK’nin 640. maddesinde “Birden çok mirasçı bulunması hâlinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir.” ve “Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir.” hükümlerine yer verilmiştir.Bu durumda; yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklanan olgular karşısında tereke temsilcisinin taraf sıfatının bulunduğu kuşkusuzdur.Hâl böyle olunca; tereke temsilcisinin eldeki davada taraf sıfatının bulunduğu gözetilerek işin esasının incelenmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.Davacı tereke temsilcisinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.