Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6942 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 5340 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: CİHANBEYLİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 02/07/2009NUMARASI: 2009/56-2009/401Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, ortak mirasbırakanları H.K.’un kayden malik olduğu 284 ada, 17, 51, 52 parsel sayılı taşınmazları oğlu olan B.K.’a, 49 ve 50 parsel sayılı taşınmazları ise diğer oğlu E.K.’a tapuda satış göstermek suretiyle temlik ettiğini, gerçekte bağış yaptığını, mirastan mal kaçırmayı amaçladığını ileri sürerek tapu kaydının iptaline karar verilmesini istemiştir.Davalılar, gerçek satış yapıldığını, alım güçleri olduğunu, 2001/458 Esasına kayıtlı dava dosyasının aynı taşınmazlar hakkına açıldığını, halen derdest olduğunu belirterek haksız ve yersiz açılan davanın reddini savunmuşlardır. Davanın kısmen kabulüne ilişkin önceden verilen karar Dairece; HUMK’nu 381. maddesi uyarınca kısa karar, gerekçeli karar çelişkisi nedeniyle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda; 284 ada, 49 parsel hakkındaki davanın reddine, 284 ada, 17, 50, 51 ve 52 parsel sayılı taşınmazlar bakımından davanın kabulüne tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında tesciline karar verilmiştir.Karar, davacılar ve davalı B. K. tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi ... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Dava; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı iptal isteğine ilişkindir.Mahkemece; muris tarafından yapılan temlik işleminin mirasçıdan mal kaçırma amacıyla gerçekleştirildiği saptanarak muvazaalı olduğu kabul edilmek suretiyle dava konusu 284 ada, 17,51 ve 52 parsel sayılı taşınmazların tapu kaydının iptaline karar verilmiştir.Hemen belirtmek gerekir ki; tapu kaydına dayanılarak açılan bir iptal davasında, ayrıca tescil isteğinde bulunulmamış olması iptal davasının reddi için başlı başına bir sebep teşkil etmez. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, iptal isteminin tescili kapsamadığı gözetilerek davacıya, ayrıca tescil davası açması için imkân tanımak ve dava açılması halinde her iki dava birleştirilerek karara bağlanmaktan ibarettir. Değişik anlatımla sadece iptal davasının kabulüne ve tapunun iptaline karar verilmesi, tapulu bir taşınmazın sicil dışı (kayıtsız) kalması sonucunu doğurur ki, böyle bir uygulama, devletin bütün taşınmazların hukuki ve geometrik durumlarını belirleyerek sicile bağlama yolunda benimsediği-dolu pafta sistemi –genel ilke ile bağdaşmaz. Ne varki, davacı iptal değil, sadece tescil isteğinde bulunmuş ise Yargıtayın yerleşmiş ve kurallaşmış uygulamalarına göre, tescil isteği tapu sicilinde mevcut eski kaydın iptali isteğini de kapsadığı gözetilerek davacının ayrıca tapu kaydının iptalini de dava etmesine gerek yoktur. (YHGK 11.11.1983 Tarih, 981/8-80 Esas, 983/1162 Sayılı Kararı.)Hal böyle olunca; davacılara tescil istemli dava açmaları için olanak tanınması, davanın açılması halinde her iki dava birleştirilerek davanın esası hakkında karar verilmesi gerekirken anılan kural gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli değildir.Davalıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hüküm açıklanan nedenle sair hususlar incelenmeksizin HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.6.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.