MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı ... tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Davacı, miras bırakanı ....'ın paydaşı olduğu 13 parsel sayılı taşınmazın ... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2004/608 E 2004/1050 K sayılı ilamında hatalı olan ... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2004/459 E 2004/537 K sayılı veraset ilamına dayanılarak elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete çevrildiğini ve kendisi ile diğer mirasçılar adına tescil edildiğini, ancak kendi payının hatalı olduğunu, daha sonra mirasçı olan davalı ...'ün payını, paydaş olan diğer davalı ...'e satış yoluyla devir ettiğini, intikale dayanak yapılan veraset ilamının ... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2005/513 E 2006/17 K sayılı ilamı ile iptal edildiğini, yanlışlığın düzeltilmesi için ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2007/570 esası üzerinden açtığı yargılamanın yenilenmesi davasının reddedildiğini ileri sürerek çekişmeli taşınmazın davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile gerçek durumu yansıtan ... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 1990/206 E 1990/376 K sayılı veraset ilamı doğrultusunda miras payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı ..., iddianın yersiz olduğunu, muris ....'ın mirasçısı olmadığından kendisi hakkında veraset ilamının geçersizliğine dayanılarak iptal ve tescil davasının açılamayacağını, öncelikle davanın husumetten reddini, aynı iddia ile ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2007/570 esası üzerinden açılan davanın reddedildiğini ve eldeki davada kesin hüküm teşkil edeceğini, çekişmeli taşınmazdaki payını satın alma yoluyla iyi niyetli edindiğini ve temlikin geçerli olduğunu bildirip davanın reddini savunmuştur.Diğer davalılar, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın kabulü ile çekişmeli taşınmazda davacı ve davalılar payının iptaline, 14/02/2014 havale tarihli bilirkişi raporunda tespit edilen payların davacı ile davalı ... hariç diğer davalılar adına tesciline, yine aynı bilirkişi raporunda yer verilen şerhin tapu kütüğündeki hak ve mükellefiyetler sütununa tesciline karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 13 sayılı parselin imar uygulaması neticesinde 101/462 payının davalı ..., 101/462 payının muris ... ve 260/462 payının dava dışı ... adına 20/04/1996 tarihinde tescil edildiği, muris ...'ın bilahare ölümü üzerine ... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 21/09/2004 tarih 2004/608 E 2004/1050 K sayılı ilamı ile aynı Mahkemenin 14/05/2004 tarih 2004/459 E 2004/547 K sayılı veraset ilamına dayanılarak iştirak halinde mülkiyetin paylı mülkiyete çevrilerek mirasçıları adına hükmen tescil edildiği, mirasçı olan davalı ...'ün 9696/88704 payını mirasçı olmayan diğer paydaş davalı ...'e 23/02/2005 tarihinde temlik ettiği, davalı ...'in pay birleştirmesi ile 29088/88704 oranında paydaş hale geldiği, muris ... mirasçıları adına hükmen tescile dayanak teşkil eden ... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2004/459 E 2004/547 K sayılı veraset ilamının ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 19/01/2006 tarih 2005/513 E 2006/17 K sayılı ilamı ile iptal edildiği ve iptal hükmünün 23/03/2006 tarihinde kesinleştiği kayden sabittir. Bilindiği üzere; Hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 s. Türk Medeni Kanununun (TMK) 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988. ve 989., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK'nin 1023. maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1. fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür. Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır. Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle, "kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 8.11.1991 tarihli l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtdihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.Somut olayda, davalı ...'in ikinci el konumunda olduğu gözetildiğinde iktisabının iyi niyetli olup olmadığı, başka bir ifade ile Türk Medeni Kanunu'nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanıp yararlanmayacağının belirlenmesi gerektiğinde kuşku yoktur. Ne var ki, mahkemece bu konuda yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli ve elverişli olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur. Hâl böyle olunca; davalı ...'in iktisabının iyiniyetli olup olmadığının ve Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanıp yararlanmayacağının yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda tarafların tüm delilleri eksiksiz toplanarak açıklığa kavuşturulması, hükme yeterli araştırma ve inceleme yapılması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken anılan hususlar gözardı edilerek karar verilmiş olması isabetsizdir.Davalı ...'in temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.