MAHKEMESİ : AFŞİN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 21/11/2012NUMARASI : 2011/964-2012/1558Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi, tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve tazminat isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Davacı, kayden paydaşı olduğu 2257 parsel sayılı taşınmazda belirlenen fiili kullanım durumuna göre kendi payına isabet eden bölüme bina yapmak için attığı temeli yıkmak ve bu bölümü kullandıkları bölüme katmak suretiyle davalıların müdahale ettiğini ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.Çekişme konusu 2257 parsel sayılı taşınmazın davacı, davalı M.'in dava dışı eşi ve yine dava dışı kişiler adına kayıtlı olduğu sabittir. Davalı B. K.ın çekişmeli taşınmaza herhangi bir elatmasının bulunmadığı saptanarak, hakkındaki davanın reddedilmesi doğrudur. Davacının temyiz itirazları davalı B. K. bakımından yerinde değildir. Reddine.Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince, bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyiniyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince, davalı M.Y. çekişmeli taşınmazı paydaş olan dava dışı eşine tebaen kullandığını savunduğuna göre, fiili kullanım biçiminin oluşup oluşmadığının önem kazanacağı kuşkusuzdur. Ne var ki, mahkemece bu yön üzerinde yeterince durulmamıştır.Hal böyle olunca, yerinde keşif yapılarak tüm paydaşları bağlayan fiili bir kullanma biçiminin oluşup oluşmadığının saptanması, fiili kullanma biçimi oluşmuş ise çekişmeli bölümün kimin kullanımına bırakıldığının belirlenmesi, davacının kullanımına bırakıldığı saptanır ise davanın kabulüne, aksi halde ise müşterek mülkiyet hükümlerinin uygulanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davacının temyiz itirazları değinilen yön itibariyle yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.