MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali, tescil, olmazsa bedel davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; KARARAsıl ve birleştirilen davada davacı ; maliki olduğu 15778 sayılı parselde yer alan B2 blok 15 numaralı bağımsız bölümü kiraya vermek ve kiraları tahsil etmek amacıyla davalı ...'i vekil tayin ettiğini ve tahsil edeceği kira paralarına mahsup edilmek üzere 5.000 Euro peşinat aldığını ancak bu davalının çekişme konusu taşınmazı rızası hilafına muvazaalı şekilde eşi olan diğer davalı ...'ya tapuda satış göstermek suretiyle devrettiğini, satış bedelini de ödemediğini, yabancı uyruklu olmasından ve Türkçeyi tam olarak bilmemesinden faydalanan davalı ...'in yapmış olduğu satış işleminin hata ve hile nedeniyle de batıl olduğunu ayrıca vekaletnamenin yabancı uyruklular için yasada öngörülen şekilde düzenlenmediğini ileri sürerek asıl davada davalı ...'ya karşı tapu iptali ve tescil olmadığı taktirde tazminat birleştirilen davada ise davalı ...'e karşı tazminat isteklerinde bulunmuştur. Davalılar, çekişme konusu taşınmazın 11.000 Euro karşılığında satın alındığını, 5.000 Euro bedelin peşinat olarak verildiğini ve buna ilişkin protokol düzenlendiğini kalan miktarın devirden sonra ödeneceği kararlaştırılmasına rağmen davacının daha fazla para isteyerek kalan miktarı almayı kabul etmediğini ayrıca zamanaşımı süresinin dolduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davalı ...'in vekalet görevini kötüye kullandığının sübuta erdiği, çekişme konusu taşınmazın devredildiği kişinin davalı ...'in eşi olup durumu bilen kişi konumunda olduğu gerekçesiyle tapu iptali tescil isteğinin kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacının, .... Noterliğinin 26/01/2015 tarih ve 02895 yevmiye nolu vekâletnamesiyle davalı ...''i, çekişmeli 15 numaralı bağımsız bölümü dilediği bedel ve şartlarla satmaya yetkili olmak üzere vekil tayin ettiği, bu vekâletnameye istinaden de davalı ...'in, davacıya ait dava konusu bağımsız bölümü 08/02/2005 tarihinde eşi davalı ...'ya 15.000,00 TL bedel karşılığında satış suretiyle temlik ettiği; davacı ile davalı ... arasında yapılan bila tarihli protokolde dava konusu taşınmazın davacı tarafından davalı ...'e 5000 Euro bedel peşin kalan 6000 Euro bedelin ise temlikten sonra verilmesi şartıyla satıldığının kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır.İddianın ileri sürülüş biçimi, dava dilekçesinin içeriği ve dosyadaki mevcut deliller birlikte değerlendirildiğinde; davada vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır. Bilindiği üzere Borçlar Kanununun (BK) temsil ve vekâlet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekâlet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun (BK) 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir (TBK'nin 504/1. maddesi). Sözleşmede vekâletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dışı tescil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilinin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır. Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekâlet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. Üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise, veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmişSomut olaya gelince; taraflar arasında düzenlenen bila tarihli protokol içeriğinden davacının taşınmazı satma iradesinin olduğu, bu irade doğrultusunda çekişmeli taşınmazın vekil aracılığıyla davalı ...'ya satışının yapıldığı ancak satış yapıldığında 5000 Euro peşinat alındığı kalan bedelin ödenmemesi nedeniyle taraflar arasında ihtilaf olduğu açıktır.Hâl böyle olunca; tapu iptali ve tescil isteğinin reddedilmesi bedel isteği bakımından bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetsizdir. Davalılar vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.06.2016tarihinde oybirliğiyle karar verildi.