MAHKEMESİ : MARMARİS 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 08/05/2013NUMARASI : 2009/102-2013/220Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece, asıl davanın kabulüne ve karşı davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davalı karşı davacı Gürcü vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 20.01.2015 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat N. C. ile temyiz edilen vekili Avukat Y. K. geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi......... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, yolsuz tescil (ketmi verese) hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil; karşı dava ise, temlikten tescil isteğine ilişkindir.Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre; yolsuz tescil (ketmi verese) hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istekli asıl davaya konu 1591, 1605 ve 3728 parsel sayılı taşınmazlarda, mirasbırakan S.'in, babası S.'ten gelen miraspayının Marmaris Sulh Hukuk Mahkemesinin 11.11.2002 tarih, 2002/452 Esas 2002/418 Karar sayılı veraset ilamı uyarınca tek mirasçısı olarak davalı annesi Gürcü adına intikalen tescil edildiği; anılan bu veraset ilamının, davacı Ali tarafından hasımlı olarak açılan verasetin iptali davası sonucunda, Marmaris Sulh Hukuk Mahkemesinin, 07.07.2009 tarih, 2009/185 Esas ve 2009/549 Karar sayılı kararıyla iptal edilerek mirasbırakan S. İ.'a, kardeşi olan davacı Ali ile annesi olan davalı Gürcü'nün eşit paylarla mirasçı olduğuna karar verildiği ve kararın kesinleştiği gözetilerek, iptal edilen bu veraset ilamı uyarınca davalı Gürcü adına yapılan intikal işleminin yolsuz olduğu benimsenmek suretiyle asıl davanın kabulüne karar verilmiş olması kural olarak doğrudur. Davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazının reddine.Temliken tescil istekli karşı dava yönünden de, karşı davacı Gürcü'nün, davalı oğlu Ali'nin mirasçı olacağını bilmemesi mümkün olmadığından, karşı davaya konu 3728 parsel sayılı taşınmaz üzerine yapılan yapının iyi niyetli olarak inşa edildiği kabul edilemeyeceğinden, karşı davacı Gürcü'nün iyiniyetli olmadığı benimsenerek temliken tescil istekli karşı davanın reddine karar verilmiş olmasında da bir isabetsizlik yoktur. Davalı karşı davacı vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddiyle usul ve yasaya uygun olan karşı dava yönünden işin esasına yönelik hükmün ONANMASINANe var ki, dava konusu 3728 parsel sayılı taşınmaza ilişkin olarak, davacı Ali'nin, arsa niteliğiyle davalı Gürcü adına intikalen tescil edilmesi nedenine dayalı olarak istekte bulunduğu, oysa 3728 parsel sayılı taşınmaz üzerine davalı tarafından bina yapılması nedeniyle tapu kayıtlarında lehine kat irtifakı tesis edildiği anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 718. maddesi hükmü ile taşınmazların dikey mülkiyet kapsamı belirlenmiştir. Diğer yandan, yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arzın mülkiyetine bağlıdır. Bu husus Türk Medeni Kanunun 684. maddesinde açıkça vurgulanmıştır. Bu düzenlemeler karşısında; üzerinde 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu uyarınca kat irtifakı veya kat mülkiyeti kurulmamış bir binanın mülkiyetinin TMK'nun 684. maddesi gereğince zeminin mülkiyetine tabi olacağından müstakil olarak kullanılan bölüm veya katlarda bağımsız mülkiyet oluşturulmasına yasal olanak yoktur.Gerçekten de; hukukumuzda çifte mülkiyet kabul edilmemiş olup taşınmaz üzerindeki her türlü muhdesat ve yapılar arzın mülkiyetine tabidir. Başka bir değişle bütünleyici parça niteliğindedir. Bu nedenle, binadaki belli bir bölümün bir tarafa aidiyeti ile onun adına tescili ayrık durumlar hariç (Kat Mülkiyeti Kanunu) yasal açıdan mümkün değildir. Ancak sonradan inşa edilen bölüm veya kat bakımından koşulların varlığı halinde bedel talep edilebileceği kuşkusuzdur.Öte yandan, 6100 sayılı HMK'nun 297/2. maddesinde düzenlenen hakimin doğru sicil oluşturma görevi gereğince infazda tereddüt yaratmayacak biçimde hüküm oluşturulması gerektiği de açıktır.Somut olaya, bu ilke ve esaslar çerçevesinde bakıldığında, mahkemece, kat irtifakı kurulu 3728 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki binanın davalıya, zeminin çıplak mülkiyetinin ise paylı olarak davacı ve davalı adına tesciline karar verilerek, davaya konu 3728 parsel sayılı taşınmazda çifte mülkiyet oluşacak şekilde hüküm kurulmuş olmasının doğru olduğu söylenemez.O halde, asıl ve karşı davanın konusu olan 3728 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki binanın davalı karşı davacı Gürcü tarafından yaptırılmasından sonra yargılama sırasında kat irtifakı kurulduğu ve bağımsız bölümlerin Gürcü adına tescil edildiği sabit olduğuna göre, yukarıda belitilen ilke ve olgular gözetilerek yeni mülkiyet durumu esas alınarak tarafların miras payları oranında oluşan bağımsız bölümler üzerinde iptal ve tescile karar verilmesi gerekirken, anılan 3728 parsel sayılı taşınmaz yönünden davalı karşı davacı Gürcü tarafından sonradan inşa edildiği anlaşılan binaya ilişkin olarak koşulların varlığı halinde ancak bedel talep edilebileceği göz ardı edilerek, infaz kabiliyeti olmayacak şekilde, yazılı olduğu üzere kaydı kapatılan 3728 parsel sayılı taşınmaza ilişkin çıplak mülkiyetin hisseleri oranında taraflar adına tesciline ve taşınmaz üzerindeki binanın davalıya ait olduğu hususunun 3402 sayılı Yasa'nın 19'uncu maddesi uyarınca tapunun beyanlar hanesinde gösterilmesine şeklinde hüküm kurulması isabetsizdir.Davalı karşı davalı vekilinin temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hüküm (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, 20.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.