Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 6899 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 19673 - Esas Yıl 2013
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, ehliyetsizlik ve hile hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, akit tarihinde davacının hukuki ehliyetinin bulunduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacının, kayden maliki olduğu ...parsel sayılı taşınmazı 06.02.2008 tarihinde davalı Aynur'a satış suretiyle temlik ettiği, Yalova Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 16.06.2011 tarih 2011/573 E. ve 2011/981 K. sayılı ilamı ile kısıtlanarak kendisine vasi tayin edildiği, eldeki davanın da davacının vasisi tarafından, akit tarihinde davacının ehliyetsiz olduğu, saflık ve hastalığından yararlanılarak hileli yollarla temlikin yapıldığı iddiası ile açıldığı anlaşılmaktadır.İddianın içeriği ve ileri sürülüş biçimi itibarıyla davada ehliyetsizlik iddiasının yanısıra hile hukuksal nedenine de dayanıldığı görülmektedir.Bir davada, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun, 11/04/1990 gün, ve 1990/1-152, 1990/236 sayılı kararında da vurgulandığı üzere davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur. Önem derecesine göre bu nedenlerin sırayla araştırılması gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki, miras bırakanın akit tarihinde hukuki ehliyete haiz olduğu Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu'ndan alınan rapor ile belirlendiğine göre, ehliyetsizlik iddiası yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Davacı vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Davacı vekilinin öteki temyiz itirazlarına gelince,Bilindiği üzere hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Somut olayda, mahkemece, hile olgusu yönünden bir değerlendirme yapılmış değildir.Hal böyle olunca, yukarıda belirlenen ilkeler çerçevesinde araştırma ve soruşturma yapılarak hile iddiası yönünden hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.Davacı vekilinin belirtilen nedenlerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.