MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tapu kaydında düzeltim davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, davalı ... vekili ve kayyım tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...' ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Dava, tapu kaydının düzeltilmesi isteğine ilişkindir.Davacılar, 7302 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 195/4210 payının ... hemşiresi ... adına kayıtlı olduğunu, paydaş ...' ye ... Defterdarının kayyım olarak atandığını, taşınmazın ortaklığın satış suretiyle giderilmesi davası sonunda satıldığını, paydaş ...'ye isabet eden bedelin kayyıma ödendiğini, paydaşın murisleri ... kızı ..., ...' in ise ...'nin kızkardeşi ...' nin eşi olduğunu, mevcut durum dahilinde davacıların miras paylarını alamadıklarını, daha önce açılan düzeltim davasının, iddianın ispatlanamadığı gerekçesi ile reddedildiğini ileri sürerek, tapu kaydında yazılı "...: ... Hemşiresi" şeklindeki kaydın, nüfus kayıtlarına uygun olarak "...: ... kızı" olarak düzeltilmesini istemişlerdir.Davalı ..., kesin hüküm bulunduğunu, ismi düzeltilmesi istenilen paydaşa kayyım atandığını, kayyımın davaya dahil edilmesi gerektiğini belirterek, davanın reddini savumuştur.Davalı kayyım, 7302 ada 22 parsel sayılı taşınmazın ortaklığın giderilmesi davası sonucu satıldığını, kesin hüküm bulunduğunu, kayyımlığının kaldırılmasına yönelik açılan davanın ise reddine karar verildiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur. Kesin hüküm bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar, 14. Hukuk Dairesince: Davanın, Türk Medeni Kanununun 1027. maddesine göre tapu kaydında yazılı ismin nüfus kaydına uygun olarak düzeltilmesi isteğine ilişkin olduğu, bu tür davaların tapu sicilinin düzenli tutulmasını amaçladığından kamu düzeni ile ilgili bulunduğu, tapu kayıtlarının nüfus siciline uygun hale getirilmesi için her zaman yeni bir dava açılabileceğinden davanın kesin hüküm nedeniyle reddinin doğru olmadığı, gerekçesiyle bozulmuş; mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, iddianın ispatlandığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Bilindiği üzere; taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin adı, soyadı, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu tür davalarda kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.Bu davalar, taşınmazın aynına ilişkin bulunduğundan 6100 sayılı HMK’nin 12. maddesi uyarınca taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılır.Tapuda kayıt düzeltilmesi davasını, tapu maliki ile mirasçıları açabilir. Bunun yanı sıra 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunu'nun 702. maddesinin son fıkrası gereğince ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan her hangi biri de tek başına tapuda murisin kimlik bilgileri ilgili olarak düzeltme isteyebilir. Ayrıca bu davaların, bir başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanılarak açılması da mümkündür. Böyle bir yetki verildiğinde yetkiye dayanarak dava açan kişinin aktif dava ehliyeti vardır.Tapu Müdürlüğüne husumet yöneltilerek açılması gereken kayıt düzeltme davalarında, mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı, kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir. 1-Kimlik bilgilerinde düzeltme yapılması istenen dava konusu taşınmazların tapu kayıtları (ilk tesis ve tedavülleriyle) ve kadastro tutanakları (tespit ve tescile esas alınan tüm dayanak belgeleriyle) ayrıca taşınmazlar kadastrodan sonra edinilmişse buna ilişkin tüm belgeler ile birlikte getirtilmelidir.2-Nüfus Müdürlüğünden, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarında malik olarak görünen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişi veya kişilerin nüfus kayıtlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalı, mevcut ise bu kişi veya kişiler duruşmaya çağrılarak dava konusu taşınmazlarda mülkiyet hakkı iddiaları bulunup bulunmadığı kendilerinden sorulmalı, kaydı düzeltilecek kişilerin nüfus kayıtları, tapu kayıtları ve dayanakları ile bağlantı kurulacak şekilde incelenmelidir.3-Taşınmazın bulunduğu yerleşim yerinde zabıta aracılığı ile kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi veya kişilerin bulunup bulunmadığı da araştırılmalıdır.4-İstem konusunda tanıklar dinlenmelidir. 5-Tüm bu araştırmalar sonucu hala kesin bir kanaat oluşmamış ise mahallinde keşif yapılarak; tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri taşınmaz başında dinlenmelidir.Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında davanın kabulü yoluna gidilmelidir.Davanın niteliği gereğince, yargılama harcı ve vekâlet ücreti maktu olarak belirlenmelidir.Tapu Müdürlüğü yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden (ve yargılama giderlerinden olan vekalet ücretinden) sorumlu tutulmamalıdır.Somut olaya gelince; çekişme konusu 7302 ada 22 parsel sayılı taşınmazda "...: ... Hemşiresi" isminde paydaşın bulunmadığı, anılan taşınmazın, adı geçen paydaşa kayyım atanarak, ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2006/560 Esas, 2007/1521 Karar sayılı kararı ile ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verildiği ve 07/01/2010 yılında satıldığı, dolayısıyla ''...: ... Hemşiresi' nin'' taşınmazla ilgisinin kalmaması sebebi ile paydaş gözükmediği anlaşılmaktadır.O hâlde, taşınmazda paydaş olmayan malikin tapu sicil kaydında kimlik bilgilerinin düzeltilmesine karar verilmiş olmasının doğru olduğu söylenemez.Ne var ki; kimlik bilgilerindeki eksiklikten dolayı satış bedelinin ödenmeyecek olması sebebi ile davacı mirasçıların bu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu tartışmasız olup, bu gibi durumlarda tapu maliki ile miras bırakanın aynı kişi olduğunun ispatlanması halinde “çoğun içerisinde az da vardır” kuralı gereğince bu yönde bir “tespit kararı” verileceği kuşkusuzdur. Hâl böyle olunca; yukarıda açıklanan ilke ve olgular çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılarak, payı ortaklığın giderilmesine ilişkin karar uyarınca satılan '...: ... Hemşiresi' nin'' davacıların murisi "...: ... kızı" ile aynı kişi olup olmadığının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanması, çoğun içinde az da vardır ilkesi gereğince davacıların talebi hakkında tespit hükmü verilebileceği gözetilmek suretiyle, varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.Davalıların belirtilen nedenlerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 06.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.