MAHKEMESİ : BODRUM 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 26/12/2012NUMARASI : 2009/142-2012/519Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda yerel mahkemece, davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 01.04.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat Ş.Ü.geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili Avukat gelmedi yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu .ada .parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 payının mirasbırakan F.A.tarafından davalıya 08.09.1986 tarihinde satış suretiyle devredildiği görülmektedir.Davacılar, mirasbırakan tarafından yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun 706., 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (818 s. Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki kişisel ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur. Somut olaya gelince; mahkemece her ne kadar temlikin gerçek satış olduğu kabul edilmişşe de, dinlenilen tanık beyanları ve tüm dosya kapsamına göre, murisin mal satmaya ihtiyacının olmadığı, davalının ise alım gücünün bulunmadığı ve tek erkek evlat olduğu öte yandan temlike konu taşınmazın murisin ölünceye kadar içinde oturdu ev olduğu olguları birlikte gözetildiğinde temlikin gerçek satış olmadığı sonucuna varılmaktadır. Ne var ki, davalı denkleştirme savunmasında bulunmuş ve cevap dilekçesinde murise ait olan Ortakent, Belen köyünde bulunan taşınmazın kadastro çalışmalarında davacılar adına tescilinin yapıldığını bildirmiş, ancak Mahkemece bu hususta bir araştırma yapılmamıştır. Hâl böyle olunca, murisin davacılara bir kazandırmada bulunup bulunmadığının saptanması, yukarıdaki ilkeler çerçevesinde inceleme ve araştırma yapılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacıların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2013 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 1.100.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 01.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.