MAHKEMESİ : KOZAN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 13/02/2013NUMARASI : 2011/304-2013/161Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 01.04.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı R.. Ç.. vekili Avukat Z.Ç.davalı R.. Ç.. vekili Avukat İ.K.geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu .parsel sayılı taşınmazdaki 48/204 payın mirasbırakan H.Ç.tarafından dava dışı İ.. Ç..'a 20.12.1988 tarihinde satış yoluyla devredildiği, İsmetin de bu payı davalılar Rasim ve Raif'e 02.03.1994 tarihinde satış yoluyla devrettikten sonra, davalıların aynı payı dava dışı O.A.13.12.1995 gününde temlik ederek 09.01.1997 tarihinde satış suretiyle geri aldıkları, davalı R.sonraki tarihlerde 3. kişilerden de pay satın aldığı, sonrasında 12.07.1999 tarihinde muristen bir kısım payı da bağış yoluyla edindiği, 5 nolu parselin ifraz sonrasında 860,861,862 ve 863 nolu parsellere gittiği, 860 nolu parselin davalı Rasim, 861 nolu parselin de davalı Raif adlarına kayıtlı oldukları görülmektedir.Davacı, mirasbırakan tarafından yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun 706., 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (818 s. Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki kişisel ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Somut olaya yukarıdaki ilkeler ışığında bakıldığında; mahkemece yapılan keşifte tanık olarak dinlenilen ve ilk el konumunda bulunan İ.. Ç.. mirasbırakan tarafından kendisine yapılan devir işlemi sırasında murise para vermediğini, sonrasında murisin payı geri aldığını beyan etmiş, davalılar ise taşınmazdaki payı İsmet'ten satın aldıklarını bildirerek 04.03.1994 tarihli banka dekont suretini dosyaya sunmuşlardır. Ancak davalılar tarafından sunulan bu banka dekont sureti tanık İsmet'e sorulmamış, davalıların savunmaları ile tanık beyanı arasındaki çelişki giderilmemiş, bu dekontun taşınmazın satış bedeline ilişkin olup olmadığı hususu araştırılmadığı gibi, taşınmazdaki payın dava dışı İsmet'e satıldıktan sonraki dönem içesinde taşınmazın kim yada kimler tarafından kullanıldığı hususu da araştılmamış, resmi akit tabloları dosyaya getirtilmemiştir.Öte yandan, davacı dava dilekçesinde mirasbırakan tarafından dava dışı İsmet'e satış yoluyla devredilen payı dava etmiş, mirasbırakan tarafından davalı Raif'e bağış yoluyla temlik edilen pay dava edilmemiştir. Kaldı ki, bağış yoluyla temlik edilen pay dava konusu edilse dahi, bağış yolu ile yapılan temliklerde 01.04.1974 tarihli ve ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanmayacağı, koşullarının bulunması halinde tenkis hükümlerinin uygulanması gerekeceği kuşkusuzdur.Hal böyle olunca, yukarıdaki ilkeler çerçevesinde inceleme ve araştırma yapılarak soruşturmanın eksiksiz tamamlanması resmi akit tablolarının dosyaya getirtilmesi ve hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile karar verilmiş olması doğru olmadığı gibi, davalı Raif'e bağış yolu ile temlik edilen payın kabul kapsamına alınması da isabetsizdir.Davalıların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2013 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edenler vekilleri için ayrı ayrı 1.100.00.'er-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 01.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.