Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6857 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 19280 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İSTANBUL 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 14/09/2012NUMARASI : 2009/336-2012/340Taraflar arasında görülen tapu iptali tescil ve tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve pay oranında tescil, olmazsa tenkis isteklerine ilişkindir. Mahkemece, çekişmeli ... ada .ve .. parsel sayılı taşınmazların satış bedelleri ile temlik tarihindeki gerçek değerleri arasında oransızlık olduğu, tanıkların taşınmazların satılmayıp bağışlandığı yönünde beyanda bulundukları, temliklerin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan A.A. 30.06.2004 tarihinde öldüğü, geride eşi F. davacı oğlu, dava dışı kızı M. ölü oğlu H.davalı mirasçıları ile kendisinden önce ölen oğlu Abbas'tan olma torunları davalılar Tarık ve Yavuz ile dava dışı torunu Emine, yine Abbas'ın ölü kızı Hatice'den olma dava dışı torunu Yasemin'in kaldıkları, intifa hakkını üzerinde bırakarak kayden malik olduğu .. ada . parsel sayılı taşınmazın çıplak mülkiyetini oğlu Ahmet'e, .. ada .. parselin çıplak mülkiyetini ise 1/2'şer paylı mülkiyet üzere kendisinden önce ölen oğlu Abbas'tan olma torunları Yavuz ve Tarık'a satış yoluyla temlik ettiği, dava dışı Fatih ilçesi Mollaşkı Mahallesinde bulunan .. ada ..parsel sayılı kargir mağaza kargir ev cinsli taşınmazı 30.11.2000 tarihinde intifa hakkını üzerinde bırakarak davacının oğulları olan A.ve M.A.satış yoluyla temlik ettiği , Kapalıçarşıda kiracı olarak işlettiği halı dükkanını davacıya devrettiği, davacının dükkandaki değerli halıları başka dükkana taşıdığı ve 140 milyon hava parası aldığı anlaşılmaktadır. Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanununun 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun 237 (818 s. Borçlar Kanunun 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki kişisel ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Öte yandan, miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur. Somut uyuşmazlıkta, davalıların denkleştirme savunmasında da bulundukları, davalılar tanığı olarak dinlenen miras bırakanın dava dışı kızı Meliha'nın “çekişmeli taşınmazların davalılara bağışlandığı, babasının tüm mallarını kendiside dahil tüm mirasçılarına paylaştırdığı, davacıyada dükkan ve para verdiği” yönünde beyanda bulunduğu halde mahkemece miras bırakanın tüm mirasçılarına ayrı ayrı taşınır, taşınmaz mal veya hak temlik edip etmediği, hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde paylaştırma yapıp yapmadığı üzerinde durulmamıştır. Hal böyle olunca, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı böylece yukarıda değinilen anlamda bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalı, oluşacak sonuca göre karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir. Davalılar vekilinin temyiz itirazının açıklanan nedenden ötürü kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.