Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6853 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 3512 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 10. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 15/12/2009NUMARASI: 2008/162-2009/393Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, miras bırakanı E.’nin mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak 3206 ada 7 parselde bulunan 1. kat 2 nolu dairesini satış suretiyle davalıya temlik ettiğini ileri sürerek miras payları oranında tapu iptal tescil isteğinde bulunmuşlardır. Dava konusu taşınmazın 3. kişiye satılması nedeniyle HUMK’nun 186 ncı maddesi gereğince dava satın alan kişiye karşı yöneltilmiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davalı M. S. yönünden dava atiye terk edildiğinden karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalı C. yönünden diğer davalı ile birlikte hareket edildiği gerekçesiyle davacıların miras payı oranında tapunun iptal ve tesciline karar verilmiştir. Karar, davalı C. vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 11.6.2010 Cuma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edilen vekili Avukat A.A.geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz eden vekili avukat gelmedi duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden toplanan delillerden, dava konusu 3206 ada 7 parsel sayılı taşınmazda bulunan 2 nolu bağımsız bölümün mirasbırakan E.tarafından 40 / 60 payının davalı oğlu M.’a satış suretiyle temlik edildiği bilahare anılan bağımsız bölümün dava açıldıktan sonra C.’e satıldığı, husumetin HUMK’nun 186 ncı maddesi gereğince taşınmazı satın alan C.’e tevcih edildiği görülmektedir. Davacı, anılan temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davaya açmıştır. Mahkemece mirasbırakan tarafından davalı oğlu M.’a yapılan temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu tesbit edilerek davanın kabul edilmiş olması kural olarak doğrudur. Ancak taşınmazı M.tan satın alan C.in ikinci el konumunda olduğu dikkate alındığında HUMK’nun 186 ncı maddesi gereğince husumet kendisine yöneltilen C.in iyiniyetli olup olmadığı ve muvazaa olgusunu bilebilecek konumda olup olmadığının tesbiti önem arz etmektedir. Bilindiği üzere, hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş,bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış,iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş,değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur.Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tesçil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.Ne varki, tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı,kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta,şeklen iyi niyetli gözükeni değil,gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması,bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu,iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir. Somut olayda ise;yukarıda değinildiği üzere taşınmazı Murat’tan edilen C.ikinci el konumundadır. Ayrıca C.’in muvazaa olgusunu bilebilecek durumda olup olmadığı yolunda mahkemece yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli olduğu söylenemez. Hal böyle olunca, değinilen somut olgu ve bulgular ile yukarıda değinilen ilkeler gözetilerek C.’in iyiniyet sahibi olup olmadığının ve muvazaa olgusunu bilebilecek durumda olup olmadığının tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere eksik inceleme ile yetinilerek hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.6.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.