Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6849 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 3272 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: MENEMEN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ: 06/05/2009NUMARASI: 2008/287-2009/391Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, kayden maliki oldukları 935 parsel sayılı taşınmazı davalıların haksız olarak kullandıklarını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve taşınmazın boş olarak teslimi isteğinde bulunmuşlardır. Davalılar, dava konusu yeri miras bırakanlarının davacıların miras bırakanlarından kadastro tespitinden sonra haricen satın aldığını 43-44 yıldan beri komşuluk ve iyiniyet çerçevesinde taşınmazı kullandıklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, kayden davacılara ait taşınmaza davalıların haksız olarak kullanmak suretiyle müdahale ettikleri gerekçesiyle elatmanın önlenmesi ile tecavüzlü kısımdaki yapıların yıkımına karar verilmiştir. Karar, davalılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 11.06.2010 Cuma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat G.B.geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ....tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve taşınmazın boş olarak teslimi isteğine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan deliller ile, davacıların kayden maliki oldukları 935 parsel sayılı taşınmazı haklı ve geçerli bir neden bulunmaksızın uzun yıllardan beri davalıların kullandıkları saptanmak suretiyle davanın kabul edilmiş olması kural olarak doğrudur. Hemen belirtilmelidir ki, elatmanın önlenmesi isteği yanında taşınmazın “boş olarak” teslim edilmesi isteğinin aynı zamanda yıkım isteğini de kapsayacağı tartışmasızdır. Ne var ki dava dilekçesinde dava değeri olarak elatmanın önlenmesi yönünden bir değer belirtilmekle beraber yıkım isteği bakımından bir değer gösterilmemiştir. Oysa 04.04.1953 tarih 10/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca elatmanın önlenmesi ve yıkım istekli davalarda dava değerinin ikisinin kıymetinin toplamından ibaret olacağı öngörülmüştür. Diğer taraftan isteğin 492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince nispi harca tabi olacağında kuşku bulunmadığı gibi gösterilen değer üzerinden harç ikmali yapılmadan davanın dinlenmesi de aynı yasanın 30 ve 32. maddelerine göre olanak bulunmamaktadır.O halde, anılan hususun başka bir ifadeyle yıkım değerinin tespit edilerek bunun üzerinden harç ikmali yapılmadan bu isteğin kabul kapsamına alınmış olması doğru değildir. Öte yandan, davalılar savunmalarında kendi miras bırakanlarının davacıların miras bırakanlarından taşınmazı haricen satın almak suretiyle kullandıklarını belirtmişler ve dinlenen tanık ifadelerinde satın alma olgusunun varlığı belirtilmiştir. Her ne kadar tapulu taşınmazların Türk Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213, 2644 sayılı Tapu Kanunun 26 ve Noterlik Kanunun 60. maddesi uyarınca resmi şekilde yapılmayan satışlarına hukuken değer verilemez ise de, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 994. maddesi hükmü uyarınca taşınmazı haricen satın alan yönünden kişisel hak sağlayacağı ve bu hakkında harici satış bedeli kendilerine ödeninceye kadar taşınmazı yedlerinde tutma başka bir ifadeyle hapis hakkı sağlayıcı tartışmasızdır. Oysa mahkemece anılan bu husus üzerinde durulmamış, 10.07.1940 tarih 2/77 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı da gözetilerek bir değerlendirme yapılmamıştır. Öyle ise, eksik tahkikat ile yetinilmek suretiyle hüküm kurulmuş olması isabetsiz olduğu gibi kabul tarzı itibarıyla da dava dilekçesinde elatmanın önlenmesi isteği bakımından gösterilen ve harcı ikmal edilen değeri üzerinden davada vekille temsil edilen davacılar yararına avukatlık ücreti takdir ve tayin edilmesinin göz ardı edilerek keşfen belirlenen ancak harcı ikmal edilmeyen değeri üzerinden fazla avukatlık ücretinin hüküm altına alınmış olması da isabetsizdir.O halde davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 750.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 11.06.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.