MAHKEMESİ: MANİSA 3. SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 25/09/2012NUMARASI: 2012/313-2012/629Yanlar arasında görülen tespit davası sonunda, yerel mahkemece, davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Davacılar, çekişmeli taşınmazın paydaşı olan K.A. oğlu m.aile kendi miras bırakanları M..A..nin aynı kişi olduğunun tespiti isteğinde bulunmuşlardır.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Bilindiği üzere; taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin isim, soyisim, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu tür davalarda kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.Bu davalar, taşınmazın aynına ilişkin bulunduğundan 6100 sayılı HMK’nun 12.maddesi uyarınca taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılır.Tapuda kayıt düzeltilmesi davasını, tapu maliki ile mirasçıları açabilir. Bunun yanı sıra 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununun 702. maddesinin son fıkrası gereğince ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan her hangi biri de tek başına tapuda murisin kimlik bilgileri ilgili olarak düzeltme isteyebilir. Ayrıca bu davaların, bir başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanılarak açılması da mümkündür. Böyle bir yetki verildiğinde yetkiye dayanarak dava açan kişinin aktif dava ehliyeti vardır.Tapu Sicil Müdürlüğüne husumet yöneltilerek açılması gereken kayıt düzeltme davalarında, mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı, kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir.1- Kimlik bilgilerinde düzeltme yapılması istenen dava konusu taşınmazların tapu kayıtları (ilk tesis ve tedavülleriyle) ve kadastro tutanakları (tespit ve tescile esas alınan tüm dayanak belgeleriyle) ayrıca taşınmazlar kadastrodan sonra edinilmişse buna ilişkin tüm belgeler ile birlikte getirtilmeli, 2- Nüfus Müdürlüğünden, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarında malik olarak görünen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişi veya kişilerin nüfus kayıtlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalı, mevcut ise bu kişi veya kişiler duruşmaya çağrılarak dava konusu taşınmazlarda mülkiyet hakkı iddiaları bulunup bulunmadığı kendilerinden sorulmalı,kaydı düzeltilecek kişilerin nüfus kayıtları, tapu kayıtları ve dayanakları ile bağlantı kurulacak şekilde incelenmeli, 3- Taşınmazın bulunduğu yerleşim yerinde zabıta aracılığı ile kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi veya kişilerin bulunup bulunmadığı araştırılmalı,4- İ.konusunda tanıklar dinlenmeli,5- Tüm bu araştırmalar sonucu hala kesin bir kanaat oluşmamış ise mahallinde keşif yapılarak; tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri taşınmaz başında dinlenmelidir.Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında davanın kabulü yoluna gidilmelidir.Somut olaya gelince, zabıta araştırmasında, dava konusu taşınmazın kayıt maliki ile aynı kişi olduğunun tespiti istenen m.a.mirasçıları ile yapılan görüşmeye dayalı olarak düzenlenen tutanağın yetersiz olduğu, davacılar murisi m.a.kimlik bilgilerine ilişkin bilgi ve belgenin bulunmadığı; Nufüs Müdürlüğünce, Türkiye genelinde değil sadece taşınmazın bulunduğu yer itibariyle kayıt maliki K.A.oğlu m.a. kimlik sorgulamasının yapıldığı, davaya konu taşınmazın öncesini teşkil eden 2996 parsel sayılı taşınmazın 25.5.1966 tarihli kadastro tespit tutunağına göre, 40 yıl evvel K.A.oğlu m.a.malik sıfatıyla zilyetliğinde iken bilinmeyen bir tarihte ölümü ile mirasçılarının zilyetliğinde bulunduğunun açıklanmış olmasına karşın, 2996 sayılı kadastral parselin 1966 yılında kimin veya kimlerin zilyetliğinde bulunduğu açıklığa kavuşturulmadığı gibi, taşınmazın zabıta araştırmasında boş arsa olduğu tespit edildiğinden en son kim veya kimlerin tasarruf ettiğininde belirlenmediği anlaşılmaktadır.Öyleyse, mahkemece, yukarıda değinilen ilkeler ışığında yeterli araştırma ve inceleme yapılmaksızın davanın kabulüne karar verildiği görülmektedir.Hal böyle olunca; yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde yeterli araştırma ve incelemenin yapılması, yerinde yeniden keşif yapılarak yaşları itibariyle K. A.oğlu m.a.kimlik bilgileri ve taşınmazın tasarruf durumunu bilebilecek durumda olan yerel bilirkişi veya tanıkların bilgilerine başvurulması, tapu kayıt maliki "K. A. oğlu m.a." ile davacılar murisi "m.a." kimlik bilgilerine ilişkin tüm kayıt ve belgelerin merciilerinden getirtilmesi; tapu kayıt maliki "K.A.oğlu m.a." ile davacılar murisi "m.a." aynı kişi olup olmadığının kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanması, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 03.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.