MAHKEMESİ: TUZLA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 01/11/2011NUMARASI: 2010/698-2011/750Yanlar arasında görülen tapu iptali, tescil veya tazminat, elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kanıtlanamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacının çekişme konusu 377 parsel sayılı taşınmazın 180/31050 payını 28.05.2009 tarihli akitle davalı S.’ye, onun da, 07.08.2009 tarihli akitle vekili H.Z. S. aracılığıyla aynı taşınmazın 2/345 payını davalı Z.’e satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır. Davacının, dava dışı E.İ. ve K.A.dan aldığı borcun teminatı olarak borç veren E.’un talimatı üzerine taşınmazdaki payını davalı S.’ye devrettiğini, ancak taşınmazın iadesini istediğinde devrin yapılmadığını bildirerek eldeki davayı açtığı ve 07.08.2009 tarihli belgeyi ibraz ederek delil olarak gösterdiği görülmektedir.Mahkemece, A.ve S.arasındaki ilişkinin 05.02.1947 tarih, 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca yazılı belge ile kanıtlanamadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.Gerçekten de, inançlı işlemlerden olan teminat mukabili temlikin 05.02.1947 tarih, 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca yazılı belge ile kanıtlanması zorunludur. Medeni Yasanın 6. maddesi hükmü uyarınca iddiasını ispatla mükellef olan davacının yazılı belgesi yoksa yazılı delil başlangıç sayılacak nitelikteki belgelerle bu durumda iddianın tanık da dahil diğer delillerle ispatı mümkündür böylesi bir delil de bulunmuyorsa nihai olarak son başvuracağı çare akidine yönelteceği yemindir.Davacı, dava dilekçesinde, “sair deliller” demek suretiyle yemin deliline de dayanmıştır. Oysa mahkemece, davacıya karşı tarafa yemin teklif etme hakkı hatırlatılmadan sonuca gidilmiş olması doğru değildir.Ayrıca, davacı tarafından dosyaya mübrez 07.08.2009 tarihli belgede imzası bulunan H. Z. S.’ın davalılardan S.’nin vekili olarak belgeyi imzaladığı ve anılan belgenin içeriği itibariyle yukarıda değinilen İçtihadı Birleştirme Kararında öngörülen belge niteliğini taşıdığı izlenimi uyanmakta olup, son kayıt maliki Z.anılan belge altındaki imzanın kendisine ait olmayıp, belgenin sahte olduğunu ileri sürerek belgeye karşı çıkmıştır.O halde, anılan belgede isimleri geçen E.ve H. Z.’nın tanık sıfatıyla beyanlarının alınması ve Z.’in emsal olabilecek nitelikteki sair belgelerdeki imzalarının temin edilmesi, huzurda usulü dairesinde imza örneklerinin alınması ve ondan sonra 2659 sayılı yasanın 8. maddesi hükmü uyarınca Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas dairesinden rapor alınması, anılan belgenin geçerli olduğunun anlaşılması halinde H.Z.’nın davalılardan S.’yi temsilen imzalamış olduğu gözetilerek S.Yönünden anılan belgenin hukuki değerinin irdelenerek saptanması ve aynı zamanda inançlı işlemin belgesi niteliğini taşıyıp taşımadığının yazılı delil başlangıcı sayılıp sayılmayacağının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Davacının, bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 07.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.