Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6800 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 19369 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : ANAMUR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 17/05/2013NUMARASI : 2012/495-2013/419Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece, davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde, temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve pay oranında tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 110 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakan M. T. tarafından oğlu olan davalı Süleyman'a 13.05.1996 tarihinde satış yoluyla devredildiği, 02.07.2004 tarihinde davalı Süleyman tarafından davalı M. A.'ye temlik edildiği, mirasbırakanın 24.7.2000 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacı, davalı Süleyman ile dava dışı 7 kardeşlerinin kaldığı anlaşılmaktadır. Davacı, söz konusu devir işlemlerinin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak gerçekleştirildiği iddiasıyla eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706, Türk Borçlar Kanunun 237 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; tüm dosya kapsamı ve özellikle H.. K.. ile davanın kabulü halinde mirasçı sıfatı ile hak sahibi olacak A.. T..'un tanık olarak dinlendikleri ve temlikin gerçek satış olduğu yönünde beyanda bulundukları, mirasbırakanın dava konusu taşınmazı maddi imkansızlık nedeniyle tedavi ve çocuklarının evlenme giderlerini karşılamak amacıyla davalıya temlik ettiği, davalı Süleyman'ın da Bağ-kur boçları nedeniyle diğer davalıya satıp devrettiği, yapılan keşifte davalı Süleyman'ın oturduğu evin dava konusu taşınmazda bulunmadığının tespit edildiği, davacının muvazaa iddiasını kanıtlayamadığı görülmektedir. Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 1.4.1974 gün 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşır.Yukarıda değinilen somut olgular, açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde temliklerdeki gerçek irade ve amacın diğer mirasçılardan mal kaçırma olmadığı sonucuna varılmaktadır. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davalılar vekilinin bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollamasıyla ) HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.