MAHKEMESİ: DURSUNBEY SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 23/08/2011NUMARASI: 2009/670-2011/422Yanlar arasında görülen tapu iptali-tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuki sebeplerine dayanan tapu iptal ve S. K.'ın tüm mirasçıları adına kanuni miras payları oranında tesciline ilişkin olup, mahkemece yapılan araştırma, inceleme ve değerlendirme sonunda, 2659 sayılı Yasanın 7. ve 16. maddeleri gereğince murisin hukuki ehliyete haiz olup olmadığı tespit edilememiş ve mahkemece de hukuki ehliyete haiz olduğu benimsenmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.Gerçekten de, ehliyetsizlik iddiasının kanıtlanamaması sebebiyle bu istek bakımından davanın reddedilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.Ancak, davada hukuki ehliyetsizlik yanısıra muris muvazaası hukuki nedenine de dayanılmış ve davacı tarafından tüm mirasçıları adına tescil isteğinde bulunulmuş olup, dava dışı başkaca mirasçıların bulunduğu mirasçılık belgesi ile sabittir.Bilindiği üzere, elbirliği (İştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur. M.K.nun 701-703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin ( ortaklığın ) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, M.K.nun 701 maddesinde (... Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır. M.K.nun 702/2 maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (ll.l0.982 tarih l982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir. Somut olaya gelincei dava dışı mirasçıların bulunduğu gözetilerek yukarıda değinilen ilkeler gereğince, mahkemece öncelikle davanın görülebilirlik koşulu olan usuli işlemlerin tamamlanması, bir başka ifadeyle, dava dışı mirasçıların açılan davaya usulünce muvafakatlarının alınması veya Türk Medeni Kanununun 640. maddesi hükmü uyarınca terekeye temsilci atanmasının gerçekleştirilmesi, ondan sonra tarafların muris muvazaasına ilişkin iddia ve savunmaları doğrultusunda delillerin toplanması ve değerlendirilmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik tahkikat ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir. Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.