Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 679 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 13355 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : ÇAL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 31/05/2012NUMARASI : 2011/112-2012/170Yanlar arasında görülen tapu iptali ile tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .. raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava,muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ile tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.Davacı dava dilekçesinde, davalı S..'e yapılan temlikin muvazaalı olduğunu ve mirastan mal kaçırma amacıyla gerçekleştirildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Dosya içeriği ve toplanan delillerden;miras bırakan D. A..'nın maliki olduğu 847 parsel sayılı taşınmazı 10.08.1990 tarihinde oğlu olan davalı S..'e,S.'in de 11.09.1992 tarihinde baldızı olan dava dışı A. A..'a,A..'nin de 14.04.1994 tarihinde tekrar davalı S..'e,S..'in 19.04.2002 tarihinde dava dışı yeğeni B.Ü..'a,en son olarak B..'ın da 11.01.2007 tarihinde tekrar S..'e satış suretiyle temlik ettiği;yine murisin maliki olduğu 2357 parsel sayılı taşınmazı 23.09.1980 tarihinde oğlu olan davalı S..'e,S..'in de 11.09.1992 tarihinde kardeşi olan dava dışı E.A..'ya,en son olarak E..'in de 11.01.2007 tarihinde tekrar S..'e satış suretiyle temlik ettiği ve taşınmazların devamlı suretle davalı S.. tarafından tasarruf edildiği anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere;Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 237) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince;davacının kız çocuğu davalının ise erkek çocuğu olduğu,resmi akitteki değer ile gerçek değer arasında açık ve fahiş fark bulunduğu, taşınmazların satışından elde edilen bedelin murisin eşi S.. adına kayıtlı Denizli/Merkez'den alınan 4321 ada 4 parsel sayılı taşınmaz için harcandığı yönündeki savunma eldeki davada satış tarihleri ile anılan taşınmazın satın alındığı tarih karşılaştırıldığında samimi bulunmadığı gözetildiğinde davalıya yapılan temlikin bedelsiz olduğu anlaşılmaktadır.O halde, yukarıda değinilen somut olgular açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde miras bırakanın yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirasçılardan mal kaçırmak olduğu ve bu amaçla temlikin gerçekleştirildiği gözetilerek, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Hal böyle olunca,Davacının, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile yerel mahkeme kararının(6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.