MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 29/12/2011NUMARASI : 2007/390-2011/611Yanlar arasında görülen tapu iptali, tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın, tapu iptal ve tüm mirasçılar adına tesciline ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava; ehliyetsizlik, vekalet görevinin kötüye kullanılması ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı pay oranında iptal ve tescil, mümkün olmaz ise tenkis isteğine ilişkindir. Mahkemece; miras bırakanın vekalet tarihinde ve akit tarihinde ehliyetsiz olduğu gerekçesi ile tapu iptal ve tüm mirasçılar adına tescile karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; kayden miras bırakan F.Ö.'e ait çekişme konusu 26509 ada 5 parsel sayılı taşınmazın dava dışı vekil E.Y. tarafından 02.09.2003 tarihinde davalıya satış suretiyle temlik edildiği görülmektedir. Davacılar, vekilin, vekalet görevini kötüye kullanarak taşınmazı düşük bedelle sattığını, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, vekalet tarihi ile akit tarihinde murisin ehliyetsiz olduğunu ileri sürerek payları orarında tapu iptal ve tescil isteğiyle eldeki davayı açtıkları, yargılama sırasında murisin terekesine Y. U.'un temsilci tayin edildiği anlaşılmaktadır. Miras bırakanın ölüm tarihine göre terekesinin elbirliği mülkiyetine tabi olduğu açıktır. Gerek ehliyetsizlik ve gerekse vekalet görevinin kötüye kullanılması nedenine dayalı davalar murisle bağlantılı olarak ve murise teban açılan davalardandır. Türk Medeni Kanununun 701. maddesi uyarınca isteğin niteliğine göre pay oranında dava açılmasına olanak yoktur. Öte yandan, Türk Medeni Kanununun 702/4.maddesinin de somut olayda uygulama yeri bulunmadığı tartışmasızdır. Bu suretle açılan bir davaya, dava tereke adına açılmadığından (tüm mirasçıları kapsar nitelikte bulunmadığından) sonradan tereke temsilcisinin davaya iştirak etmesi de neticeye etkili değildir.Öte yandan; davada ileri sürülen diğer bir istek muris muvazaası nedenine dayalı olup 01.04.1974 tarih ½ sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca her mirasçı iştirakin sağlanması koşuluyla tereke adına dava açabileceği gibi, kendi miras payına hasren de dava açabilir.Ne var ki somut olayda; İstanbul Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Dairesinden alınan rapor gereğince, miras bırakanın vekaletin düzenlendiği tarih ile akit tarihi itibariyle ehliyetsiz olduğu saptanmıştır. Hal böyle olunca; dava tereke adına açılmadığından (tüm mirasçıları kapsar nitelikte bulunmadığından) sonradan tereke temsilcisinin davaya iştirak etmesi de neticeye etkili olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir. Davalı vekilinin belirtilen sebeplerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.