MAHKEMESİ : GEBZE 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 18/02/2011NUMARASI : 2003/323-2011/94Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden maliki olduğu 11 parsel sayılı taşınmazına komşu 5 parsel sayılı taşınmaz maliki davalı tarafından taşkın bina ile müdahale edildiğini, davalı binasının imara aykırı olduğunu, yola taşkın bulunduğunu, atık ve doğal suyun taşınmazında bulunan duvara zarar verdiğini, taşınmazı üzerine 1997 yılında yapacağı binanın davalı tarafından engellendiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi, yıkım, maddi ve manevi tazminat isteğinde bulunmuştur. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, iddianın kanıtlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, elatmanın önlenmesi, yıkım ile maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillere göre, davacı tarafından maliki olduğu 11 parsel sayılı taşınmaza komşu 5 parsel maliki davalı tarafından imara aykırı bina yapıldığı, binanın taşkın çatı ve saçakları bulunduğu ve saçaklardan akan sulardan ve aynı zamanda kendisi tarafından yapılan duvara toprak d??kmek, atık ve doğal suları akıtmak suretiyle taşınmazına zarar verildiği, davalı binasındaki çatlaklar nedeniyle de taşınmazının zarar görme olasılığının bulunduğu, davalı tarafından yapılması gereken ancak kendisi tarafından yapılan duvar söküm ve yeniden yapma, balkon kapatma giderleri ile kendi taşınmazına bina yapmasına davalının engel olması nedeniyle maddi kaybının olduğu, davalı binasındaki yola bakan balkonların yola tecavüzlü yapıldığı ileri sürülerek, elatmanın önlenmesi, yıkım, maddi ve manevi tazminat istekli eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.Davacı tarafından istenen maddi ve manevi tazminat ve davacı taşınmazına taşkınlık olgularının ispat edilememesi nedeniyle maddi ve manevi tazminat ile davacı taşınmazına taşkınlık iddiası açısından yıkım isteklerinin reddine karar verilmiş olması doğrudur. Bu yöne değinen ve yerinde bulunmayan davacı temyizinin reddine.Ancak, davacının yola taşkınlıktan ötürü elatmanın önlenmesi ve yıkım isteği ile kendisi tarafından yapılan duvara yönelik (duvara toprak dökmek, atık ve doğal sulardan kaynaklı) zararın giderimi isteği bulunduğu halde bu istekler üzerinde durulmamıştır.Bilindiği üzere, çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet; geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir. O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini göz önünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır. Bunun içinde zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur. Somut olaya gelince; yukarıda değinildiği üzere yola taşkın bina ve duvara yönelik zararın giderimi yönünden bilirkişilere hükme elverişli rapor hazırlatılmadığı gibi, bu yönlerden mahkemece de değerlendirme yapılmamıştır. Hal böyle olunca mahkemece oluşturulacak bilirkişi heyeti marifetiyle keşif yapılması, davalı binasının yola taşkın olup olmadığının ve davacının duvarına yönelik zarar bulunup bulunmadığı hususları ile duvara yönelik zarar bulunması halinde ne şekilde zararın giderilebileceğinin duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanması, buna ilişkin varsa alternatif çözüm yollarının raporda açıklattırılması ve elde edilecek raporda belirtilen önlemlerden hak ve nesafet kuralları gözetilmek suretiyle zararın giderilmesi konusunda en uygun önleme hükmedilmesi, yola taşkınlık bulunduğunun saptanması halinde el atmanın önlenmesi ve yıkım isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, hükme elverişli olmayan bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığına göre aksine düşüncelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.O halde, davacının değinilen temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.