MAHKEMESİ : ISPARTA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 04/12/2007NUMARASI : 2006/273-2007/319Taraflar arasında görülen davada;Davacı, maliki olduğu 491 parsel sayılı taşınmazın ifraz vs. işlemleri için babası R...'a vekaletname verdiğini, ifraz işlemleri yapıldığını ve ifraz sonucu oluşan 509 parselin de satış yetkisini içerir vekaletname ile annesi E...'ye satış suretiyle devredildiğini, annesi ve babasının kötüniyetli olduklarını, daha sonra annesinin ölümünden kısa bir süre önce dava konusu taşınmazı davalılara devrettiğini, devre yeni öğrendiğini, kendisine bedel ödenmediğini ileri sürerek, tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Davalılar, davacının iddialarının doğru olmadığını belirtip, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, davacının iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal, tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur. Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. Nevarki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.Yukarıdaki ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya elverişli olduğu söylenemez. Hal böyle olunca, tarafların tüm delillerinin toplanması, yerinde keşif yapılması, işlem tarihine göre gerçek değerinin belirlenmesi ve tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve soruşturma ile karar verilmesi doğru değildir. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.05.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.