MAHKEMESİ: BAFRA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 06/05/2008NUMARASI: 2007/154-2008/182Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden paydaşı olduğu ...parsel sayılı taşınmazın, davalı ve dahili davalılara ait . parsel sayılı taşınmaz ile mükerrer kadastro sonucu çifte tapu oluştuğunu ileri sürerek, çifte tapu kaydının düzeltilmesi isteğinde bulunmuştur. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Dahili davalılar, yanıt vermemişlerdir. Mahkemece, davacının paydaşı olduğu ...parsel sayılı taşınmazın diğer paydaşlarının kesin süre içerisinde usulüne uygun olarak davaya katılmalarının sağlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı A....Ö...tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, mükerrer kadastro nedenine dayalı tapu iptali (tapu kaydının düzeltilmesi) isteğine ilişkindir. Mahkemece, kesin önele rağmen ara kararı gereğinin yerine getirilmediğinden sözedilerek davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden yanlara ait taşınmazların paylı mülkiyet üzere kayıtlı olduğu, davalı yana ait taşınmaz paydaşlarının davaya katılımlarının sağlandığı; buna karşın davacının paydaşı bulunduğu taşınmazın diğer paydaşlarından bir bölümünün, davacı tarafından adreslerinin bildirilemediği görülmektedir. Gerçekten davanın çifte tapu iddiasına dayalı olması nedeniyle paydaşlar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle eldeki davada, davacı taşınmazının diğer paydaşlarının davaya katılmalarının sağlanması bu konuda gerekli tebligatın yapılması zorunludur. Öncelikle belirtmek gerekir ki, hakimin bir işlemin yapılması konusunda (kesin veya kesin olmayan) bir süre tayin edebilmesi için, o işlemin kendisine süre verilen tarafın yapabileceği (onun ihtiyarında olan) bir işlem olması gerekir. (Baki Kuru- H.Muh. Usulü 5.cilt, S:5451) Somut olayda, adres saptanması ya da saptanamaması davacının ihtiyarında olan bir husus değildir. Kaldi ki, yasa koyucunun amacı, yargılamanın sürüncemede kalmamasıdır ki, davacının, kendi açtığı davayı sürüncemede bırakmak istemesi de hayatın olağan akışına uygun düşmez. Öte yandan tebligatın nasıl ve kimlere yapılabileceği adres araştırması ve tespitinin yöntemi 7201 sayılı Tebligat Kanununda gösterilmiş, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 48 v.d. Maddelerinde de, adres bilgilerinin tutulması, güncellenmesi ve kullanılması ile ilgili hükümler öngörülmüştür.Bilindiği gibi tebligat, bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği taşıyan bir usul işlemidir. Tebliğ ile ilgili Tebligat Kanunu ve Tüzüğü hükümleri şeklidir. Bu nedenle, tebligata ilişkin yasal hükümlerin gözden uzak tutulmaması ve uygulanması zorunludur. Kural olarak "tebligat, tebligat yapılacak kimseye bilinen en son adresinde yapılır. (Tebl. Y. 10. M.) son adreste bulunamamışsa, tebliğ memuru bulunabileceği adresi araştırır. Bulamazsa, durumu muhtarlığa onaylatmak suretiyle saptar. (Tebl. Y. 28.) Tebliği çıkaran kuruluşa bildirilir. İlgili kuruluş, adresi kişinin mensubu olduğu kurumlardan, Tapu muhtarlık ya da nüfus, Belediye idarelerinden adresini araştırır. Buna rağmen, adres tespit edilemezse, adres meçhul sayılarak ilanen tebligat kararı verebilir. (Tebl. Y. 46. M.) özetlenen ilkeler, yasal ve yargısal uygulamalarla benimsenmiş, öğretide de bu yönde görüşler ifade edilmiştir. (1. H.D. 15.09.1998 6407/9124, HGK. 20.09.1999 1-609-744; Baki Kuru-H.Muh. Usulu 2.cilt, S:1582-1583)Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen işlemler yapılmaksızın ve ilkeler gözardı edilerek sonuca gidilmiş olmasının doğru olduğu kabul edilemez. Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün belirtilen nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.06.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.