Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 6686 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 21221 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ : KUŞADASI 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 05/06/2013NUMARASI : 2012/8-2013/291Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 05.05.2015 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı Ü.. K.. ile temyiz edilenler vekili Avukat .. geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin ve asilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi Süleyman Yumma tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Davacılar, mirasbırakanları A.. A..'ın 10 nolu bağımsız bölümünü birlikte yaşadığı davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, işlemin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payları oranında tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemişlerdir.Davalı, işlemin gerçek satış olduğunu belirtip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, mirasbırakanın mirasçılarından mal kaçırma amacıyla davalıya temlikte bulunduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.Mirasbırakan A.. A..'ın maliki olduğu mesken nitelikli 10 nolu bağımsız bölümü 19.11.2007 tarihli resmi akit ile davalıya satış suretiyle temlik ettiği, murisin 14.10.2011 tarihinde ölümü ile davacı çocuklarının mirasçı olarak kaldıkları kayden sabittir.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; mirasbırakanın davacıların annesi olan eşinden 19.7.2011 tarihinde hükmen boşandığı, ölümünden yaklaşık bir yıl öncesine kadar davalı ile birlikte yaşadığı murisin davalı aleyhine 9.11.2009 tarihinde Kuşadası 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açtığı 2009/392 Esas sayılı davada; eşi Meşkure'den 10 yıldır ayrı yaşadığını, boşanma davalarının devam ettiğini, eşinden boşanan davalıya dava konusu taşınmazı ölünceye kadar bakma koşulu ile devrettiğini, sonrasında davalı Ümmü'nün kendisini evden attığını ve hile ile taşınmazının elinden alındığını ileri sürerek tapu iptal ve tescil istediği, mahkemece kanıtlanamayan davanın reddine karar verildiği ve kararın derecattan geçerek 24.1.2012 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 1.4.1974 günlü 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma yönünde olması hâlinde uygulanabilir. Başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşır.Yukarıda değinilen somut olgular, açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde miras bırakanın gerçek irade ve amacının mirasçılarından mal kaçırma olmadığı, davalı ile evliliği temin edebilmek amacı ile taşınmaz temlik ettiği sonucuna varılmaktadır.Hâl böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.