MAHKEMESİ : AZDAVAY ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 09/01/2013NUMARASI : 2012/19-2013/3Yanlar arasında görülen sahteliğin tespiti ve tapu iptal davası sonunda yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu,açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Davacı Hazine; kadastro tespiti sırasında çekişmeli taşınmazlara ilişkin tapu kayıtlarının uygulanmadığı gibi muhtar ve tespit bilirkişilerin imzaları taklit edilerek düzenlenen sahte tutanaklara dayalı olarak tespit ve tescilin gerçekleştirildiğini bu işlemler nedeniyle Hazinenin Medeni Kanunun 1007.maddesi uyarınca sorumlu olduğunu ileri sürerek sahteliğin tespiti ile davalı adına olan tapu kayıtlarının iptalini istemiştir.Mahkemece; davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 150 ada, 2 parsel ve 146 ada, 20 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespitinde, senetsizden davalı adına tespit edildiği, tespitin 01/0/7/2008 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.Gerçektende, dava konusu taşınmazlar dahil aynı çalışma alanında yer alan dava dışı 132 ada, 5 parsel, 136 ada, 3 parsel, 140 ada, 3 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespit tutanaklarının sahte imza ile düzenlendiğinin Azdavay Cumhuriyet Savcılığının 2009/417 Esas sayılı soruşturma dosyası kapsamında İçişleri Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı tarafından hazırlanan kriminal rapor ve Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün 25/08/2011 tarih ve 58 sayılı Başmüfettişlik raporu ile “....bilirkişi ve muhtar sıfatı ile imzalanan kadastro tespit tutuanaklarındaki imzaların aldatma kabiliyetinin olduğu ve tutanaklarda adı geçenlerin eli ürünü olmadığı” saptandığı gibi Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesinde açılan 2012/185 Esas sayılı ceza dava dosyasının da derdest olduğu görülmektedir.Hemen belirtilmelidir ki; tapu iptal ve tescil isteme hakkı kayıt maliki veya onun mirasçılarına aittir. Genel ilke bu olmakla birlikte Hazinenin arzın tabii maliki olduğu bu nedenle tapu sicilinin tutulmasından doğan Türk Medeni Kanununun 1007. maddesinden kaynaklanan “kusursuz sorumluluk ilkesine” göre bütün zararlardan sorumlu olduğu gözetildiğinde eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu kuşkusuzdur.Bu durumda; asıl kayıt malikleri yanısıra arzın tabii maliki Hazinenin de Tapu Sicil Tüzüğünün 85. maddesi uyarınca işlem yapılmasını sağlaması mümkün olduğu gibi doğrudan dava açmak suretiyle tapu kaydının düzeltilmesini istemesine de yasal bir engel bulunmamaktadır.Hal böyle olunca; işin esasına girilerek inceleme yapılması, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda delillerin toplanması hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken “hukuki yarar yokluğu” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Davacı Hazinenin bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.