MAHKEMESİ : GÖLCÜK 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 13/11/2012NUMARASI : 2010/269-2012/500Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava; ehliyetsizlik, hata, hile ve gabin hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, hükmüne uyulan bozma ilamı uyarınca yapılan araştırma ve inceleme sonucunda mirasbırakanın temliki işlemin yapıldığı tarihte ehliyetli olduğunun Adli Tıp Kurumu, 4. İhtisas Kurulunun 30/05/2012 tarihli raporu ile sabit olduğu, hata, hile olgusunun da gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.Davacıların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir.Reddine.Ne var ki; davacı dava dilekçesinde murisin yaşlılığı, saflığı ve müzaayaka halinden yararlanılarak düşük bir bedelle temlikin sağlandığını, taşınmazın gerçek değeri ile satış bedeli arasında fahiş fark bulunduğu, akli melekelerinin eksikliği yüzünden kolayca kandırılmaya açık olduğunu da ileri sürmüştür.İddianın açıklanan içeriği ve ileri sürülüş biçimi itibariyle; davada diğer iddialar yanında gabin (aşırı faydalanma) hukuksal nedenine de dayanıldığı açıktır.Oysa ileri sürülen gabin hukuksal nedeni açısından mahkemece hükme elverişli inceleme ve araştırma yapılmamış, ilk karar ile bu konuda olumlu ve olumsuz bir hüküm kurulmamıştır. Keza mahkemece ilk kurulan hükmün bozulmasına ilişkin Dairemizin 18/02/2010 tarih, 2010/362 Esas, 1695 sayılı ilamında da hukuksal nedenlerden biri olarak gabin hukuksal nedeni de sayıldığına ve mahkemece bozma ilamına da uyulduğuna göre bozma gereğinin yerine getirilmesi gerekeceği açıktır. Bilindiği üzere; gerek davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 1086 sayılı yasanın 388. ve gerekse bu yasayı yürürlükten kaldıran 6100 sayılı yasanın 297. maddesinde hükmün kapsamı açıkça belirtilmiştir. 6100 sayılı HMK'nun 297/1-c fıkrasında (1086 s. HUMK'nun 388/3), hükmün, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri içermesi gerektiği; aynı maddenin 2. fıkrasında ise (1086 s. HUMK'nun 388/son) hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu ifade edilmiştir.Bu durumda; dava dilekçesinde bahsedilen olgular karşısında sorunun sağlıklı bir biçimde çözümlenebilmesi için davada dayanılan gabin iddiası bakımından da gerekli araştırmanın yapılması ve iddianın açıklığa kavuşturulması zorunludur. Belirtmek gerekir ki; sözleşmenin gabin (aşırı yararlanma) nedeniyle illetli olduğunun kabulü için edim ve karşı edim arasındaki nisbetsizliğin, taraflardan birinin, diğerinin şahsında mevcut özel bir durumu bilerek,istismar etmesi, sömürmesi sonucu oluşması gerekir. Dar ve zor durumda kalmaları nedeniyle, sözleşme yapmağa, mallarını çok düşük bedel ile devretmeye sürüklenmiş kişileri korumak zayıfı güçlüye ezdirmemek için hukukumuzda da düzenlemeler yapılmış 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 28. Maddesi (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 21. maddesi ) ile aynen "Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği taktirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildiriererk ediminin geri verimmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir." hükmü getirilmiştir. O halde, gabinden (aşırı yararlanmadan) sözedilebilmesi, objektif unsur olan edimler arasındaki aşırı oransızlık yanında bir tarafın darda kalma, tecrübesizlik, düşüncesizlik (hafiflik ) hallerinin bulunması, diğer yanın ise yararlanmak, sömürmek kastını taşıması biçiminde iki subjektif unsurun dahi gerçekleşmesine bağlıdır. Gabinin (aşırı yararlanmanın) varlığı zarar görene (sömürülene), sözleşme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirerek iptal davası açıp iddiasını her türlü delille kanıtlama ve verdiğini geri isteme hakkı verir. Hemen belirtmek gerekir ki, gabin (aşırı yararlanma) davasında öncelikle edimler arasındaki, aşırı oransızlık üzerinde durulmalı, objektif unsur isbatlandığı takdirde mutazarrırın kişiliği, yaşı, sağlık durumu, toplumdaki yeri, ekonomik gücü pisikolojik yapısı gibi maddi, manevi yönler yani subjektif unsur derinliğine araştırılıp incelenmelidir. Somut olaya gelince; yukarıdaki açıklanan ilke ve olgular ve 6100 sayılı HMK'nun 203/ç maddesindeki (1086 sayılı HUMK'nun 293/5 maddesi ) düzenleme karşısında hukuki işlemlerde irade bozukluğu ve aşırı yararlanma iddialarının yazılı belge olmasa bile tanıkla ve her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı olduğu açıktır.Hal böyle olunca; tarafların iddia ve delilleri ile açıklanan ilkeler doğrultusunda gerekli araştırma yapılıp tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, iptale konu taşınmazın uzman bilirkişiler aracılığıyla temlik tarihindeki değerinin keşfen belirlenen değerinin gabin (aşırı yararlanma) iddiası açısından irdelenmesi, hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu üzere noksan soruşturma ile neticeye gidilmiş olması doğru değildir.Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.