MAHKEMESİ: BURSA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 22/12/2008NUMARASI: 2003/912-2008/581Taraflar arasında görülen davada;Davalılar, miras bırakanları H., N.Kundurlu'nun 123 parsel sayılı taşınmazdaki payını, mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak davalılara temlik ettiğini ileri sürerek miras payları oranında tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlardır.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Şükran Dağlı İlgün'ün raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, miras bırakanın kendisinden evvel ölen eşi Ahmet'in ilk eşinden olma çocukları olan davalılara, eşi Ahmet'ten intikal eden 4575 ada 12 parsel sayılı (eski 1457 ada 123 parsel sayılı) taşınmazdaki 1/4 miras payının intifa hakkını üzerinde bırakarak, çıplak mülkiyetini eşit oranda,02.12.1998 tarihli akitle satış yoluyla temlik ettiği anlaşılmaktadır.Davacılar, miras bırakan Hacer Nimet Kundurlu'nun davalılara yapmış olduğu temlikin, mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Öte yandan miras bırakanın sağlığında mal varlığının tamamını vemay bir kısmını, mirasçılara arasında hoş görü ile karşılanabilecek makul ölçüler içerisinde paylaştırmışsa mirasçılardan mal kaçırma iradesinden söz etme olanağı yoktur.O hamlde miras bırakanın denkleştirme yapıp yapmadığı üzerinde durulması, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır, taşınmaz ve hakların araştırılması, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin merciilerinden getirtilmesi, her bir mirasçıya geçirilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişeden rapor alınarak paylaştırmanın mı, yoksa mal kaçırma amacının mı üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturulması zorunludur.Somut olaya gelince, miras bırakanın 1936 doğumlu olup, çocuksuz olarak 3.11.2002 tarihinde öldüğü, davacıların miras bırakanın baba bir anne ayrı kardeşi olan İ....H...dan olma yeğenleri olduğu, davalıların ise miras bırakanın kendisinden evvel ölen eşi A...in ilk eşinden olma çocukları oldukları, miras bırakanın çekişme konusu,bahçeli 4 katlı kargir bina vasfındaki taınmazda kendine özgülenen dairede ölünceye kadar hayatını sürdürdüğü davalılarında aynı binada ayrı dairelerde ikamet ettikleri, miras bırakanın İstanbulda noterden emekli olduğu, İstanbul'da yaşamakta iken eşi A....evlendikten sonra Bursa'ya taşındığı, İstanbulda adına kayıtlı müstakil dairesi bulunduğu halde, eşi A.. öldükten sonra da Bursa'da davalılarla birlikte aynı ortamda bulunmak arzusu içerisinde, aynı binada ikamet etmeye devam ettiği, davacıların sağlığında miras bırakanla ilgilenmedikleri, bir bağlantılarının bulunmadığı, hayatının son dönemlerinde felçli ve bakıma muhtaç hale gelen miras bırakana sürekli davalıların baktıkları , tedavi ettirdikleri, bakıcı tuttukları, maddi ve manevi destek oldukları, tüm sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarını karşıladıkları, miras bırakanın, davalıları öz evlatları gibi gördüğü, davalılarında, bir evladın ebeveynine bakmakla ve göstermekle yükümlü olduğu şartların fevkinde ilgi ve hizmet gösterdikleri masraflar yaptıkları dosya kapsamı ile sabittir.Oysa çekişme konusu taşınmazdaki miras bırakana ait payın satış şeklinde davalılara temlik edildiği görülmektedir.Hemen belirtilmelidir ki, satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur.Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin mutlak olarak para olması şart olmayıp, belirli bir hizmet veya bir emekte olabileceği kabul edilmelidir.Esasen yukarıda değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 tarih ve 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir.Başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşır.O halde, yukarıda değinilen somut olgular açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, miras bırakanın yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olmadığı ve bu amaçla temlikinin gerçekleştirilmediği kabul edilmelidir.Hal böyle olunca, açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yönünden hüküm kurulmuş olması doğru değildirDavalıların temyiz itirazları yerindedir kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK' nufn 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.6.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.