Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6637 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 19286 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : DEVREK SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 06/03/2013NUMARASI : 2012/997-2013/211 Taraflar arasında görülen tapu kaydında düzeltim davası sonunda, yerel mahkemece, davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hâkimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Talep, tapulama tespit çalışmaları sırasında 211, 378, 344, 494 parsel sayılı taşınmazlarda kayıt maliki olan murisi "Mehmet kızı, Ş. Ç.ı'nın " adının hatalı olarak "Mehmet kızı, Ş." yazıldığı iddiasına dayalı tapu kaydının nüfus kaydına uygun olarak düzeltilmesi isteğine ilişkindir. İlgili Tapu Müdürlüğü, iddiaların kanıtlanması gerektiğini bildirmiştir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı idare tarafından temyiz edilmiştir.Bilindiği üzere; taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin adı, soyadı, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu tür taleplerde kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir. 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun geçici birinci maddesi gereğince “Bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmayacağından” kanunun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra yapılan taleplerin tapu müdürlüğüne ilgili sıfatıyla yöneltilerek yapılması gerekir. Bu tür kayıt düzeltme veya tespit taleplerinde, mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı, kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir. 1-Kimlik bilgilerinde düzeltme yapılması istenen dava konusu taşınmazların tapu kayıtları (ilk tesis ve tedavülleriyle) ve kadastro tutanakları (tespit ve tescile esas alınan tüm dayanak belgeleriyle) ayrıca taşınmazlar kadastrodan sonra edinilmişse buna ilişkin tüm belgeler ile birlikte getirtilmelidir. 2-Taşınmazın bulunduğu yerleşim yerinde zabıta aracılığı ile kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi veya kişilerin bulunup bulunmadığı da araştırılmalıdır. 3-Nüfus Müdürlüğünden, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarında malik olarak görünen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişi veya kişilerin nüfusta kayıtlı olup olmadıkları araştırılmalı, mevcut ise bu kişi veya kişiler duruşmaya çağrılarak Talep konusu taşınmazlarda mülkiyet hakkı iddiaları bulunup bulunmadığı kendilerinden sorulmalıdır. 4-Talep konusunda tanıklar dinlenmelidir. 5-Tüm bu araştırmalar sonucu hala kesin bir kanaat oluşmamış ise mahallinde keşif yapılarak; tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri taşınmaz başında dinlenmelidir. Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında talebin kabulü yoluna gidilmelidir.Talebin niteliği gereğince, yargılama harcı ve vekâlet ücreti maktu olarak belirlenmelidir.Tapu Müdürlüğü ilgili sıfatıyla davada yer aldığından yargılama giderlerinden (ve yargılama giderlerinden olan vekalet ücretinden) sorumlu tutulmamalıdır. Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığından; mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme elverişli ve yeterli olduğu söylenemez. Şöyle ki; özellikle dava konusu taşınmazlara kadastro tespiti sırasında revizyon gören tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tedavüllü kayıtları ile dayanak belgeleri (nüfus kaydı, vekâletname, veraset ilamı v.s.) getirilmemiş, kadastro tespiti senetsizden yapılan çekişme konusu 494 ve 378 parsel sayılı taşınmazların hangi tarihten beri kimin kullanımında bulunduğu yönünde araştırma yapılmamış, taşınmazların 1988 ve 1995 tarihli kadastro tespiti sırasında görev yapan tespit bilirkişilerinin yaşayıp yaşamadıkları belirlenerek somut olaya ilişkin bilgilerine başvurulmamıştır. O halde; dava konusu taşınmazlardan 211 ve 344 parsellere kadastro tespiti sırasında revizyon gören tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tedavülleriyle ve dayanak belgeleriyle birlikte (nüfus kaydı, vekâletname, veraset ilamı v.s.) getirtilmesi, senetsizden tespit ve tescili yapılan taşınmazların hangi tarihten beri kimin kullanımında bulunduğu yönünde araştırma yapılması, 1988 ve 1995 tarihli kadastro tespiti sırasında görev yapan tespit bilirkişilerinin yaşayıp yaşamadıkları belirlenerek somut olaya ilişkin bilgilerine başvurulması, yukarıda değinilen olgular ve ilkeler çerçevesinde çekişme konusu taşınmazların davacının murisi "Mehmet kızı, Şazimet Çarıkçı'ya" ait olup olmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde saptanması ve sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Kabule göre de; dava dilekçesinde soyadının eklenmesi istenilmediği halde 6100 sayılı HMK'nın 26. maddesi gözardı edilerek talep aşılmak suretiyle soyadının eklenmesine karar verilmiş olması da doğru değildir.Davalı T.. M..nün bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 27.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.