MAHKEMESİ : GÖLPAZARI ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 14/05/2009NUMARASI : 2008/31-2009/27Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden maliki olduğu 30 ve 178 parsel sayılı taşınmazlarına Jandarma Genel Komutanlığına ait atış poligonundan yapılan silah eğitim atışları nedeniyle müdahale olduğunu, meyve ağaçlarına zarar verildiğini, bahçede çalışamadığını, can güvenliğinin tehlikede olduğunu ileri sürerek elatmanın önlenmesini istemiştir.Davalı, her eğitim dönemi başında planlı atış takviminin davacıya bildirildiğini, ayrıca telefon ile bilgi verildiğini, tüm tedbirlerin alındığını belirtip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, müdahale olgusunun sabit olduğu gerekçesi ile kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı vekilince tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.Mahkemece, atışların durdurulması suretiyle elatmanın önlenmesine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının, kayden maliki olduğu çekişme konusu taşınmazlarına komşu olan Jandarma Genel Komutanlığına ait poligonda silah eğitim atışları nedeniyle meyve ağaçlarına zarar verildiğini, can güvenliğinin tehlikede olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet: geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir. O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini gözönünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır. Bunun içinde zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur. Somut olaya gelince; mahkemece seçilen bilirkişilerin ve düzenledikleri raporların yukarıda değinilen ilkeleri kapsar nitelikte ve çekişmeye adil çözüm getirecek kapsamda uyuşmazlığı çözümleyici içerikte olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.Hal böyle olunca; aralarında inşaat mühendisi, silah işinden anlayan fizik ve balistik uzmanı da bulunan en az üç kişilik bilirkişi heyetince yerinde inceleme yapılarak atış poligonundan davacının bahçe olarak kullanılan taşınmazlarına mermi isabet etmemesi için uygun ve yeterli duvar örülmesi dahil ne gibi önlem ya da önlemlerin alınması gerektiğinin araştırılması kapsamlı ve doyurucu olacak şekilde rapor alınması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, ülkenin güvenliği açısından ve hizmetin gerekliliği ile ilgili çalışmaları içeren faaliyetin durdurulması biçiminde hüküm kurulması doğru değildir.Öte yandan; kabule göre de, keşfen belirlenen ancak harcı tamamlanmayan değer üzerinden davacı yararına fazla vekalet ücreti takdiri ile harçtan muaf olan davalı İçişleri Bakanlığı aleyhine harca hükmedilmesi de isabetli değildir.Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 9.6.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.