MAHKEMESİ: BOZKIR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 11/02/2009NUMARASI: 2001/15-2009/24Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada; Davacı, komşu parsel maliki davalının yaptığı çatının binasına zarar verdiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunmuştur. Davalı, davanın reddini savunmuş; birleştirilen 2003/116 esas sayılı davasında da, davacının daha önce aralarında görülüp kesinleşen 1996/82-1998/215 sayılı hükme aykırı biçimde yeniden çatı inşa ettiğini belirtip, yıkımını istemiştir. Mahkemece, asıl davanın kanıtlanamadığı gerekçesiyle, birleştirilen davanın da kesin hüküm nedeniyle retlerine karar verilmiştir. Karar, davalı-birleştirilen davanın davacısı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 08.06.2010 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat İ.K. geldi, davetiye tebliğine rağmen yine temyiz eden vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava ve birleştirilen dava, komşuluk hukukuna dayalı elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, komşu parsel malikleri olan tarafların kendi taşınmazlarında bitişik nizam binaları bulunduğu; daha önce asıl davanın davacısı Y.K.'e ait binanın çatısı hakkında birleşen davanın davacısı M.T. tarafından aynı hukuksal nedene dayanılarak açılan 1996/82 esas sayılı davada komşuluk hukukuna aykırılık belirlenerek çatının yıkımına karar verildiği, kararın derecattan geçerek Nisan 1997'de kesinleştiği ve 30.09.1997 tarihinde infaz edildiği; yıkılan çatının yerine sonradan aynı şekilde inşa edilen yeni çatının ise birleşen davada çekişme konusu yapıldığı; birleşen davanın davacısına ait bina çatısının da asıl davanın konusunu oluşturduğu görülmektedir. Mahkemece, asıl davanın kanıtlanamaması nedeniyle; birleşen davanın da kesin hükmün varlığından ve bu hükmün her zaman infaz edilebileceğinden bahisle redlerine karar verilmiş, hüküm birleşen davanın davacısı tarafından temyiz edilmiştir.Gerçekten de, M. T.'a ait binanın çatısının Y.K.'in binasına herhangi bir zararı olmadığı keşfen saptandığına göre, asıl davanın reddedilmesi isabetlidir.Ne var ki, birleşen dava yönünden verilen ret kararında aynı isabetin sağlandığı söylenemez.Bilindiği üzere, HUMK.'nun 237. maddesinde düzenlenen kesin hükümden söz edilebilmesi için davanın ''taraf'', ''hukuki sebep'' ve ''konu'' unsurlarının aynı olması zorunludur. Somut olayda, birleşen dava bakımından mahkemece kesin hüküm kabul edilen 1996/82 esas sayılı davanın tarafları ve hukuki sebebi aynı ise de, konularının aynı olmadığı açıktır. Nitekim, 1996/82 esas sayılı davanın konusu olan çatı, kesinleşen ilamın infaz edilmesiyle yıkılmış ve yerine birleşen davaya konu edilen yeni çatı yapılmıştır. Bu durumda, karar gerekçesinde ifade edildiğinin aksine 1996/82 esas sayılı ilamın birleşen dava bakımından kesin hüküm sayılması ve yeni yapılan çatı hakkında da infaz kabiliyeti taşıması hukuken mümkün değildir. Hal böyle olunca, birleşen dava bakımından işin esasının değerlendirilmesi ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde hüküm kurulması doğru olmadığı gibi, hüküm kısmında tarafların sıfatlarının yanlış yazılması da isabetsizdir.Birleşen davanın davacısının temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden taraflardan davalı karşı davacı vekili için 750.00.-TL. duruşma avukatlık parasının diğer temyiz edenden alınmasına, 08.06.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.