Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 6597 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 5499 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ: SARAYKÖY ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 09/07/2012NUMARASI: 2009/128-2012/259Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı H. H.vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 118 ada 1, 125 ada 3, 141 ada 78, 124 ada 9 parsel ile 124 ada 10 parsel sayılı taşınmazların tarafların miras bırakanları D. A.I. adına kayıtlı iken malikin 13.7.1999 tarihinde ölümü üzerine mirasçı olarak kalan eşi davacı H. ile ilk eşten olma çocukları davalıların 11.10.2000 tarihinde tapuda iştirak halinde mülkiyeti müşterek mülkiyete dönüştürdükten sonra aynı akitle aralarında yaptıkları rızai taksime istinaden 125 ada 3 parselin davacı, 141 ada 78 parselin davalı H., 118 ada 1 parsel, 124 ada 10 parsel ile 124 ada 9 parsel sayılı taşınmazın ise davalı M.adına tescil edildiği, davacının da 125 ada 3 parsel sayılı taşınmazını aynı gün davalı M.'e satış suretiyle devrettiği, M.'in de 118 ada 1 parsel sayılı taşınmazını 07.09.2007 tarihinde dava dışı A.U.'nın Yeri Restaurant Turizm Sanayi Limited Şirketine sattığı, öte yandan davacının çekişmeye konu 141 ada 42 parsel sayılı taşınmazını ise 19.08.1998 tarihinde davalı M.'e kayıtsız şartsız hibe ettiği anlaşılmaktadır.Davacı, çekişme konusu taşınmazlarla ilgili olarak taksim varmış gibi temlikler yapıldığını, bir sonraki yevmiye ile de bu taşınmazlardan 125 ada 3 parseli davalı M.'e satış suretiyle devretmiş şeklinde işlem yapıldığını, ancak okuma yazması olmadığı ve imza atamadığı için dayanak resmi akitlerdeki imza ve yazıların kendisine ait olmadığını, imzalar kendisine ait olsa bile, davalı Hatice adına kayıtlı ancak kendisinin oturduğu evin verileceği yönünde aralarında anlaştıklarını, hata ve ve hileye düşürülerek iradesine uymayan işlemler yapıldığını, öte yandan 141 ada 42 parsel sayılı taşınmazını da M.'e bağışlamadığı halde tapuda hibe suretiyle devredilmiş gözüktüğünü ileri sürerek, tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, taraflar arasında geçerli bir taksim sözleşmesi bulunmadığı, resmi akitlerdeki yazıların davacının eli ürünü olmadığı, senet tanıklarının da alım satım işlemini doğrulamadıkları gerekçesi ile 1 nolu parsel bakımından karar verilmesine yer olmadığına diğer taşınmazlar bakımından davanın kabulüne karar verilmiştir.Hemen belirtmek gerekir ki; davada sahtecilik iddiasının kanıtlanamadığı tartışmasızdır. Ancak, dava dilekçesi içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden, davada sahtecilik iddiası yanında hile hukuksal nedenine de dayanıldığı anlaşılmaktadır.Ne var ki; mahkemece “hile” iddiası bakımından hükme yeterli bir soruşturma yapılmış değildir.Bilindiği üzere; hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur. Borçlar Kanunu'nun 28/l (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 36/1) maddesinde açıklandığı üzere, taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable Şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Hal böyle olunca; hile iddiası yönünden öncelikle davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı yönünde tarafların bildirecekleri tüm delillerin toplanması, süresinde açıldığının anlaşılması halinde ondan sonra işin esasına girilerek yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda değerlendirme yapılarak varılacak sonuç çerçevesinden bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davalı Hatice Hıra vekilinin belirtilen nedenlerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.