MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİTaraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Davacı, paydaşı olduğu 109 ada 2 ve 4 parsel sayılı taşınmazlar üzerinde bulunan davalının kullanımında olan merek ile eski eve yönelik elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesini istemiştir.Davalı, eski evin babalarından kaldığını, merekin taksimen kendisine düştüğünü, tüm paydaşların davada yer alması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği toplanan delillerden, çekişme konusu 109 ada 2 parsel sayılı fındık bahçesi ve ahşap ev niteliğindeki taşınmazda davacının ve dava dışı kişilerin, 109 ada 4 parsel sayılı fındık bahçesi ve ev niteliğinde taşınmazda davacı, davalı ve dava dışı kişilerin paydaş olduğu, 2 sayılı parsel üzerinde bulunan ahşap mereğin davalı kullanımında, 2 ve 4 sayılı parseller üzerinde bulunan ahşap evin 2 nolu parsele isabet eden bölümünün davacı, 4 nolu parsele isabet eden bölümünün ise davalı kullan??mında olduğu ve her iki yapının yıkılma tehlikesi altında olduğu anlaşılmaktadır.Bilindiği gibi; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 237, Tapu Kanununun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK'nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK'nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince; 2 ve 4 parsel sayılı taşınmazlar üzerinde bulunan ahşap evin 4 parsel üzerine isabet edilen bölümü ile 109 ada 2 parsel sayılı taşınmazda bulunan mereğin ise davalı kullanımında olduğu, bu nedenle davacının eldeki davayı açmakta hukuki yararı olduğu kuşkusuzdur, Hâl böyle olunca, yukarıdaki ilkeler uyarınca inceleme yapılıp, davacının çekişmeli 4 parsel sayılı taşınmazda kullandığı ya da kullanabileceği bölüm olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, kullandığı yada kullanacağı bölüm varsa davanın reddedilmesi, 2 parsel sayılı taşınmazda ise elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir. Davacının temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.