Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6591 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 6884 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR-Dava tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Davacı, davalılardan ...'in Mahalli İskan Komisyonu'nun 30.06.1998 tarih ve 359 sayılı kararı ile tarımsal iskana hak kazandığını, verilen karar gereğince de dava konusu olan 2198 parsel sayılı taşınmazın aile bireyi olan diğer davalılarla birlikte adına tescil edildiğini ancak 2011 yılında Bakanlık Teftiş Kurulunca yapılan incelemede, davalıların hak sahibi belirlendiği tarihten önce ... kayıtlarının bulunduğu tespit edildiğinden, mahalli İskan Komisyonu'nun 14.12.2011 tarih ve 2011/129 sayılı kararı ile hak sahipliklerinin iptal edildiğini sözkonusu kararın iptali istemiyle davalılar tarafından açılan idari davanın ise reddine karar verildiğini ileri sürerek, İskan Kanunu Uygulama Yönetmeliği'nin 18. maddesi gereğince dava konusu taşınmazdaki davalılar adına kayıtlı payların iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalılar, yolsuz tescilin söz konusu olmadığını davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.Mahkemece, iddianın ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; Mahalli İskan Komisyonu’nun 30.06.1998 tarih ve 359 sayılı kararıyla 2510 sayılı Kanun uyarınca göçebe olması nedeniyle aile temsilcisi davalı ...'nin hak sahibi sayılmasına karar verildiği ve buna dayalı olarak çekişme konusu 2198 parsel sayılı taşınmazın adı geçen davalı ... ailesi olan diğer davalılar adlarına 07.01.2006 tarihinde 1/5'er hisse ile tahsisen tescil edildiği, başvuru veya hak sahipliği karar tarihinden önce davalı ...'nin sosyal güvenlik kaydının bulunduğunun tespit edilmesi üzerine davalıların, Mahalli İskan Komisyonu’nun 14.12.2011 tarih ve 129 sayılı kararı ile hak sahipliklerinin ve daha önce alınmış komisyon kararının iptaline karar verildiği ve kararın 30.01.2012 tarihinde davalılardan ...'ye tebliğ edildiği (diğer davalılara tebliğ edilmediği), idari yargı yerinde davalı ... tarafından açılan iptal davasının rededildiği, temyiz yoluna başvurulmaması nedeniyle 12.04.2013 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki davalı ... yönünden adına tahsis işlemi iptal edildiğine ve bu iptal kararı kesinleştiğine (artık tescilin dayanağı ortadan kalktığına) göre davalı ... adına mevcut kaydın yolsuz tescil durumunda bulunduğu gözetilerek davanın kabul edilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davalıların bu yöne ilişkin temyiz itirazı yerinde değildir.Reddine.Davalıların diğer temyiz itirazlarına gelince;Bilindiği üzere; hak sahipliğine dair kararların iptaline dair tasarrufların hukuksal varlıklarını koruduklarının anlaşılması durumunda, davalılar adına olan sicil kaydının dayanaksız hale geleceği, 4721 sayılı TMK'nun 1025. maddesi uyarına yolsuz tescil durumuna düşeceği ve bu takdirde davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği açıktır. Ancak; subjektif idari işlemlerin ilgililer bakımından hukuksal sonuç doğurabilmesinin temel koşulu işlemin yöneldiği kişiye yazılı olarak tebliğ edilmesidir. Bu nitelikteki bir tebliğin yapılmaması durumunda işlemin o kişi bakımından hukuksal sonuç doğurduğundan bahsedilemez. Esasen Mahalli İskan Komisyonu idari bir kurul olup kararlarıda idari işlem niteliktedir. Anayasa'nın 125.maddesi gereğince her idari işlem ve eylem gibi Mahalli İskan Komisyonu kararları da yargı denetimine tabidir. Bu denetimi yapacak merci idari yargıdır, ilgililerin yargıya müracaatları için yasada öngörülen süre Anayasamıza göre bu kararın yazılı olarak tebliğ edildiği tarihte başlamaktadır. İdari karar kesinleşmeden adli yargı hakiminin bu kararı esas alarak hüküm kurması söz konusu değildir. Diğer bir deyişle adli yargıda komisyon kararlarının yasaya uygun olup olmadığı tartışılamaz. Öte yandan; dava koşulu gerçekleşmediği taktirde, işin esası hakkında hüküm kurulamayacağı gibi her dava kural olarak açıldığı tarihteki koşullar dikkate alınarak sonuçlandırılır. Somut olaya gelince; davaya konu taşınmazın davalılar adına 1/5'er hisse ile kayıtlı olduğu, Mahalli İskan Komisyonu’nun davalıların hak sahipliklerinin ve daha önce alınmış komisyon kararının iptaline ilişkin kararın davalılar...... tebliğ edilmediği, buna karşın davalı ...'ye tebliğ edilerek kesinleştirildiği anlaşılmaktadır.Hâl böyle olunca, davalılar ....yönünden hak sahipliklerinin ve daha önce alınmış komisyon kararının iptaline ilişkin komisyon kararının taraflara tebliğ edilmeden (idari karar kesinleşmeden) yolsuz tescil hükümlerine dayalı olarak davanın açılamayacağı (zira her davanın açıldığı tarihteki koşullar) gözetilerek davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru değildir.Davalılar vekilinin bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.