MAHKEMESİ: İSKENDERUN 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 01/12/2008NUMARASI: 2006/116-2008/404Taraflar arasında görülen davada;Davacı, dava konusu 3445,1243 ada 1,2,3 ve 4 parsel sayılı taşınmazlarda paydaş olduğunu taşınmazlarda sebze ekimi yapıldığını, parsel sınırları içinde D.S.İ tarafından kontrol ve müsaade edilen iki adet su kuyusunun davalı Belediye tarafından haksız olarak mühürlendiğini, sebze ekiminin engellendiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesi isteğinde bulunmuştur.Davalı, imar planı dâhilinde kalan yerde tarım yapılmasının halk ve çevre sağlığı açısından sakıncalı olduğunu belirtip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, dava konusu taşınmazlarda bulunan su kuyularının ve sebze ekiminin halk sağlığı açısından tehlike arz ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 9.6.2009 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat Ü..Ş... geldi davetiye tebliğe rağmen temyiz edilen vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve muarazanın giderilmesi isteğine ilişkindir.Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden,davacının ...parsel sayılı taşınmazda paydaş , 1243 ada ....parsel sayılı taşınmazlarda müstakil malik olduğu, davalı Belediye’nin taşınmazlarda kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı anlaşılmaktadır.Davacı maliki ve paydaşı olduğu dava konusu taşınmazlardaki zirai faaliyetinin davalı idarece engellendiğini ve taşınmazları kullanamaz hale geldiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Gerçekten de,davacı tarafından D.S.İ ‘den gerekli izinleri alarak usulü dairesindeki işlemler tamamlandıktan sonra taşınmazlardan su çıkarmak için iki adet kuyu açtığı, bu kuyu suları ile tarım faaliyetini icra ettiği, ancak davalı idare açılan kuyulardan elde edilen suyun kullanımı neticesinde insanlara hastalık yaratacak şekilde sağlıkları yönünden muhtemel) zararlarına sebebiyet verildiği gerekçesiyle idare tarafından kuyunun kapatıldığı, buna karşı davacı tarafından önceden açılan elatmanın önlenmesi davasının kabul edilerek temyiz edilmeksizin kesinleştiği bu defa davacının mülkiyet hakkına dayalı olarak icra ettiği tarımsal faaliyetlerinin önlenmesi ve muaraza yaratıldığı sebebiyle eldeki davanın açıldığı görülmektedir.Hemen belirtilmelidir ki, TMK’nun 683. md.hükmü uyarınca, bir şeye malik olan kimse hukuk düzeni sınırları içersinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahip olup, mülkiyet hakkının kullanılmasına engel teşkil eden her türlü haksız elatmanın önlenmesini dava edebileceği tartışmasızdır.Mahkemece yapılan keşif neticesi elde edilen zirai bilirkişi raporunda tereddüde yer bırakmayacak şekilde taşınmazların tarım amaçlı kullanılmasından kaynaklanan doğan ve doğacak zararların giderilmesi bakımından taşınmaz maliki tarafından gerekli her türlü önlemlerin alındığı ve halkın zararını tevlit edecek bir faaliyetin olmadığı rapor edilmiştir.Buna göre taşınmazlarda zirai faaliyet sonucu meydana gelen ve gelecek bir zararın varlığından söz edilemez.O halde, teknik bilirkişi raporunun aksine bir takım düşüncelerle mülkiyet hakkını kısıtlayacak şekilde yazılı olduğu üzere karar verilmesinin doğru olduğu söylenemez.Kaldı ki, davacının mülkiyet hakkının kullanımından kaynaklanan komşu parsel maliklerinin veya ahara yönelik bir zararın mevcudiyetinin varlığını ileri süren kişi veya kişilerin komşuluk hukuku hükümleri uyarınca dava açmak suretiyle zararın giderilmesini ve tehdidin ortadan kaldırılmasını isteyebilecekleri açıktır. Oysa böyle bir davada açılmış değildir.Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.Davacının temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK’nun 428. md. gereğince BOZULMASINA, 19.12.2008 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 625.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, ve alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 9.6.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.