MAHKEMESİ: ANKARA 26. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 26/11/2008NUMARASI: 2006/434-2008/454Taraflar arasında görülen davada;Davacı, . Parsel sayılı kadastral parselin ifrazı ile oluşan .parselin tekrar ifrazı ile meydana gelen 2370 ila .parsellerin Ankara 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 1985/426 esas sayılı dosyası ile iptali ile ifraz öncesi tapu kütüğüne tesciline karar verildiğini, ancak dava dışı kişi adına kayıtlı olması nedeni ile .parsel olarak tescilinin yapılamadığını, kararın infazının diğer hissedarların muvafakati ile olacağının belirtildiğini, mahkeme kararı ile 1665 parsele dönülmesi nedeni ile ifraz öncesi yola giden 8123 m2 içindeki 30/100 paya tekabül eden 2437 m2’nin tevhit işlemi ile eski hale getirilmesinden dolayı davalının fazladan haksız olarak edindiği bu kısmın iptali ile tescil isteğinde bulunmuştur.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davalının iyiniyetli üçüncü kişi konumunda olduğu, dava konusu taşınmazların imar ile oluştuğu, imar uygulaması iptal edilmedikçe davanın dinlenemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 09.06.2009 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vs. vekili Avukat. ile temyiz edilen vekili Avukat. .geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden .parsel sayılı taşınmazın S. A.’e ait iken ifrazı ile . ve . parsellerin oluştuğu, dava dışı müfrez . parsel sayılı taşınmazın ahara devir ve temlik edildiği, . parselin ise kayıt malikinde kaldığı, anılan parselde bir kısım payların dava dışı M. R. A. A, 3/10 payının da davacıların miras bırakanı Ş. T. ya satış suretiyle intikal ettirildiği, bu defa paydaş olanlarca anılan bu . parsel sayılı taşınmazın bir kısmı yol olarak terkin edildikten sonra diğer bölümler taksimle 130 adet müfrez parsel oluşturulduğu ve davacıların murisine düşen bu ifraz parsellerindeki malik olduğu 3/10 payları davalıya temlik ettiği ancak, paydaşlardan dava dışı M.R. A.’ın taksimin iptali konusundaki açtığı davanın kabulle sonuçlanarak derecattan geçmek suretiyle kesinleştiği ve idare tarafından da anılan karar infaz edilerek . parsel sayılı taşınmazın satışta gözetilmek suretiyle mülkiyet ve geometrik durumunun ihya edildiği sabittir.Davacılar, ifraz parsellerindeki 3/10 payın satıldığını, oysa ifraz aşamasında yola kalp edilip sicil kaydı terkin edilen bölümler bakımından bir satış işlemi bulunmadığından ve satışa konu edilmediğinden taşınmazın ifrazının iptali neticesi önceki geometrik duruma dönülmesi sebebiyle yola terkin edilen bölümler üzerinde pay sahibi olduklarını ileri sürerek satın alan davalının yol yönünden elde ettiği ve sicile bağlanan payın iptali ve tescili isteğinde bulunmuşlardır.Oysa, mahkemece ifrazlar sonucu oluşan müfrez parsellerin dayanağının idari işlem olduğu, bir başka ifade ile müfrez parsel sicillerinin illetini imar işleminin teşkil ettiğini ve bu işlem iptal edilmedikçe eldeki davanın dinlenmeyeceği gerekçesi ile davanın reddi cihetine gidilmiştir.Ne varki, yukarıda belirtilen olgular gözetildiğinde oluşan müfrez parsellerin dayanağının 3194 sayılı İmar Yasasının, 2981/3290 Sayılı Yasanın 10/c maddesi hükmü uyarınca imar şuyulandırma işleminden kaynaklanmadığı, iradi taksime dayandığı açıktır. Kaldı ki, taksimin Belediye Encümen Kararına dayanması halinde dahi böyle bir ifrazın imar uygulaması olmayıp kadastral parselin çeşitli parsellere ayırma ve birleştirme (ifraz ve tevhit) işlemi olduğunda kuşku yoktur. Diğer bir anlatımla Belediye Encümeninin böylesine ittihaz ettiği kararın mülkiyet durumunu değiştirmeyeceği kadastral parsellerin birleştirilmesi ve ayrımından ibaret Belediye’nin özel işlemlerine ilişkin bir karar olacağında da şüphe yoktur. Bu niteliği itibarıyla da idari sayılamaz. Diğer taraftan, davalı ilk el konumunda kişi olup edinmesinin sebebi sicilin dayanağını teşkil eden belgeler olduğundan Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinin hakkında uygulanmasına olanak yoktur.Öyle ise, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda tüm delillerin toplanması, gerekli inceleme ve araştırmanın yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, toplanan ve toplanacak delillerin değerlendirilmesi suretiyle bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 19.12.2008 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 625.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına ve alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.06.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.