MAHKEMESİ : ŞİLE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 26/12/2012NUMARASI : 2009/197-2012/344Taraflar arasında görülen tapu kaydında düzeltim davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, tapu kaydına yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine ilişkindir. Davacılar; miras bırakan babaanneleri ''Mustafa kızı Firdevs'in'' paydaşı olduğu 954 ada 2 parsel sayılı taşınmazın sicil kaydında isminin yanlışlıkla ''Feride'' yazılı olduğunu ileri sürerek, anılan taşınmazın malik hanesindeki ''Feride'' isminin ''Firdevs'' olarak düzeltilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davacıların iddiasının sabit olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Bilindiği üzere; taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin adı, soyadı, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu tür davalarda kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.Bu davalar, taşınmazın aynına ilişkin bulunduğundan 6100 sayılı HMK’nin 12. maddesi uyarınca taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılır.Tapuda kayıt düzeltilmesi davasını, tapu maliki ile mirasçıları açabilir. Bunun yanı sıra 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununun 702. maddesinin son fıkrası gereğince ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan her hangi biri de tek başına tapuda murisin kimlik bilgileri ilgili olarak düzeltme isteyebilir. Ayrıca bu davaların, bir başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanılarak açılması da mümkündür. Böyle bir yetki verildiğinde yetkiye dayanarak dava açan kişinin aktif dava ehliyeti vardır.Tapu Müdürlüğüne husumet yöneltilerek açılması gereken kayıt düzeltme davalarında, mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı, kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir. 1- Kimlik bilgilerinde düzeltme yapılması istenen dava konusu taşınmazların tapu kayıtları (ilk tesis ve tedavülleriyle) ve kadastro tutanakları (tespit ve tescile esas alınan tüm dayanak belgeleriyle) ayrıca taşınmazlar kadastrodan sonra edinilmişse buna ilişkin tüm belgeler ile birlikte getirtilmelidir.2- Nüfus Müdürlüğünden, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarında malik olarak görünen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişi veya kişilerin nüfus kayıtlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalı, mevcut ise bu kişi veya kişiler duruşmaya çağrılarak dava konusu taşınmazlarda mülkiyet hakkı iddiaları bulunup bulunmadığı kendilerinden sorulmalı, kaydı düzeltilecek kişilerin nüfus kayıtları, tapu kayıtları ve dayanakları ile bağlantı kurulacak şekilde incelenmelidir.3- Taşınmazın bulunduğu yerleşim yerinde zabıta aracılığı ile kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi veya kişilerin bulunup bulunmadığı da araştırılmalıdır.4- İstem konusunda tanıklar dinlenmelidir. 5- Tüm bu araştırmalar sonucu hala kesin bir kanaat oluşmamış ise mahallinde keşif yapılarak; tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri taşınmaz başında dinlenmelidir.Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında davanın kabulü yoluna gidilmelidir.Davanın niteliği gereğince, yargılama harcı ve vekâlet ücreti maktu olarak belirlenmelidir.Tapu Müdürlüğü yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden (ve yargılama giderlerinden olan vekalet ücretinden) sorumlu tutulmamalıdır.Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme elverişli ve yeterli olduğu söylenemez.Hal böyle olunca öncelikle; dava konusu imar parselinin geldisi olan 45 ada 32 nolu kadastral parselin tutanağında vakıf şerhi bulunması sebebi ile davanın Vakıflar İdaresine ihbar edilmesi, ondan sonra taşınmaza revizyon gören tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm gitti kayıtları ile varsa dayanak belgelerinin, (eski Türkçe olması halinde tercüme edilmiş evraklarının) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünden temin edilmesi, yine taşınmaza komşu parsellerin kadastro tespitleri sırasında revizyon gören tapu kayıtlarının ilk tesisinden itibaren tüm gitti kayıtları ile birlikte ilgili tapu müdürlüğünden getirtilmesi, taşınmazın evveliyatını iyi bilen yaşlı ve tarafsız mahalli bilirkişiler ile komşu parsel maliklerinin isimlerinin tespit edilerek mahallinde yeniden uygulama yapılarak mahalli bilirkişiler ile komşu parsel maliklerinin taşınmazla ilgili bilgi ve görgülerinin sorulması, özellikle; taşınmazın kadastro tespitinden itibaren dava tarihine kadar kim veya kimler tarafından ne şekilde tasarruf edildiği konusunda etraflıca beyanlarının alınması, komşu parsellere revizyon gören kayıtların mahalli bilirkişiler aracılığı ile mahalline uygulanarak bu kayıtlarda çekişme konusu taşınmazın malikini kim okuduğunun belirlenmesi, öte yandan Şile ilçe, belde ve bağlı köyleri ile Şile ilçesine komşu ilçelerde nüfusa kayıtlı ''Mustafa kızı Feride'' adında kayıt bulunup bulunmadığının ilgili nüfus müdürlüklerinden sorulması, toplanacak delillerin toplanan delillerle birlikte değerlendirilerek çekişmeye konu taşınmazın paydaşı olan ''Mustafa kızı Feride'nin'' davacıların miras bırakanı '' Mustafa kızı Firdevs'' olup olmadığının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davalı vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.