MAHKEMESİ : SAMANDAĞ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 15/03/2012NUMARASI : 2009/97-2012/295Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil,mümkün olmadığı taktirde tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı vekili ile davalılar R. ve S.vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,Tetkik Hakimi. raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüld Dava ve birleşen dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil;mümkün olmadığı taktirde tenkis isteklerine ilişkindir. Mahkemece,davalılar S.ve S. bakımından çekişmeli 48,75,115,223 ve 229 parsel sayılı taşınmazlar yönünden ve 107 nolu parseldeki R.'a temlik edilen ½ pay yönünden muvazaa olgusunun sabit olduğu gerekçesiyle davacıların miras payları oranında tapuların iptali ile adlarına tesciline; davalı A.bakımından çekişmeli 73 ve 295 nolu parsellerdeki satışın gerçek olduğu gerekçesiyle anılan parseller bakımından davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden;mirasbırakan S.D.ün 12.12.2008 tarihinde öldüğü,geriye mirasçı olarak eşi H. ve H.'den olma kız çocukları davacılar E. ve M. ile erkek çocukları S.,S.,R.ile dava dışı C.i bıraktığı,maliki olduğu 48 nolu parseli 04.11.1996 tarihinde ve 223 ve 229 nolu parselleri 26.07.1994 tarihinde oğlu davalı R.'a,ondan da 07.02.2005 tarihinde gelini davalı S.ye;107 nolu parselin ½ hissesini kadastro öncesi oğlu davalı S.a diğer ½ hissesini de 26.07.1994 tarihinde oğlu davalı R.'a;75 ve 115 nolu parselleri 01.02.2005 tarihinde oğlu davalı S.'ya ve 73 ve 295 nolu parselleri 01.02.2005 tarihinde torunu davalı A.e satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.Davacılar; anılan temliki işlemlerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlar;davalılar r.s.savunmalarında murisin mallarının mirasçılar arasında paylaştırıldığını, ancak davacıların kendilerine isabet eden parseli kardeşleri S.'ya bağışladıklarını ayrıca S.nin babası A.'den alınan borç para ile S.'nin babasının mirasından feragat etmesi karşılığında parsellerin S.ye temlik edildiğini beyan etmişler. Davalı A. ise satışın gerçek olduğunu bildirmiştir.Mahkemece, çekişmeli 48,75,115,223 ve 229 nolu parseller ile 107 nolu parseldeki R.'a temlik edilen ½ paya yönelik muvazaa olgusu kabul edilmek suretiyle davanın kabul edilmiş olması doğrudur.Davalılar r.s.vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Davacıların temyiz itirazlarına gelince;Bilindiği üzere;Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanununun 706., Borçlar Kanununun 213 ve Tapu Kanununun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; çekişmeli yerlerin resmi akit tarihindeki değerleri ile o tarihteki gerçek satış değerleri arasında açık ve aşırı nispetsizlik bulunduğu,mirasbırakının özellikle, o tarih itibariyle mal satma ihtiyacının olmadığı, davalının ise, alım gücünün bulunmadığı mirasbırakanın torunu davalı A.e çok düşük bedelle temlik etmesinin makul ve zorunlu bir sebebinin bulunduğunun tespit edilemediği görülmektedir. Böylece elde edilen tüm deliller yukarıdaki ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, mirasbırakan tarafından alım gücü bulunmayan torununa yapılan temliki işlemlerin kız çocuklarından mal kaçırmak amacıyla dolayısıyla muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca; çekişmeli 73 ve 295 parsel sayılı taşınmazlar yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Öte yandan;keşfen saptanan ancak harcı ikmal edilmeyen değer üzerinden vekalet ücreti takdir edilmeyip dava dilekçesinde belirtilen dava değeri üzerinden davacılar yararına avukatlık parasına hükmedilmesinde kural olarak bir isabetsizlik yoktur.Ancak,Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 8/1. maddesindeki “ Bir davanın takibi sırasında karşılık dava açılması, başka bir davanın bu davayla birleştirilmesi veya davaların ayrılması durumunda, her dava için ayrı ücrete hükmolunur.” hükmü gözetilmeyerek davacılar yararına tek bir vekalet ücretine karar verilmiş olması da doğru değildir.Davacılar vekilinin, bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK.nun geçici 3/2.maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.04.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.