MAHKEMESİ : ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali tescil istemine ilişkindir.Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden, çekişme konusu 119 ada 5 parsel sayılı taşınmazda 311/611 pay sahibi olan davacının mirasbırakanı ...’nin 07/04/2009 tarihinde, 208/611 payını uhdesinde bırakarak 103/611 payını torunu olan davalıya satış suretiyle temlik ettiği, ...’nin 15/08/2011 tarihinde öldüğü, mirasçı olarak dava dışı çocukları ... ile davacı oğlu ...’i bıraktığı anlaşılmaktadır.Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde bakıldığında, dosya kapsamına ve dinlenen tanık anlatımlarına göre, temlikin mal kaçırma amaçlı yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.Şöyle ki; mirasbırakanın, davacıdan mal kaçırmasını gerektirecek bir sebep gösterilmediği gibi, davacı tanığı ...’in ve mahalli bilirkişilerin beyanına göre davalının dedesinin yanına küçük yaşta geldiği ve yanında büyüdüğü, murisin davalı torunu, davacı oğlu ve diğer çocukları ile aralarında husumet bulunmadığı, dava dışı taşınmaz dışında mirasbırakan adına kayıtlı çok sayıda taşınmaz olduğu, dava konusu taşınmazın sadece belli bir payının davalıya temlik edildiği görülmektedir. Kaldı ki, salt bedeller arasındaki oransızlığın muvazaanın tek başına kanıtı olamayacağı da tartışmasızdır.Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin taktirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir. Davalı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.