MAHKEMESİ: KÜRE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 02/06/2009NUMARASI: 2008/67-2009/61Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, muris M. K.'nın mirasçısı olduklarını ve 17 parça taşınmazın davalı kardeşleri adına kadastroca senetsizden tespit edildiğini, kadastro tespitinin iptali istemiyle açtıkları dava sırasında, taşınmazların muris M.tarafından noter senedi ile davalıya satıldığını öğrendiklerini, anılan davanın tapusuz taşınmazlarda muvazaa iddiasının ileri sürülemeyeceği gerekçesiyle reddedildiğini, murisin davacıların saklı paylarını ihlal kastı ile hareket ettiğini ve tasarruf nisabını aşacak şekilde işlem yaptığını ileri sürerek, tenkise karar verilmesini istemişlerdir.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, ileri sürülen zamanaşımı def'inin değerlendirilmesi gerektiği ve Medeni Kanununun 571.maddesi uyarınca murisin ölümü üzerinden 10 yıldan fazla zaman geçtiği, zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Karar, taraflarca süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi H.F.D.'in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, tenkis isteğine ilişkindir.Mahkemece, zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, tarafların ortak miras bırakanı M. K.’nın 11.03.1980 tarihinde öldüğü, tenkis istekli eldeki davanın, 24.11.2008 tarihinde açıldığı, çekişme konusu taşınmazların kadastro tespiti ile zilyetliğe dayalı olarak davalı adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.Murisin ölüm tarihi itibariyle, olayda 743 Sayılı Medeni Kanun hükümlerinin uygulanacağı kuşkusuzdur. Hemen belirtilmelidir ki, 743 Sayılı Medeni Kanunun 513.maddesinde öngörülen süre zamanaşımı, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 571.maddesindeki süre ise hak düşürücü süre olup, mahkemece 743 Sayılı Yasanın 513.maddesi yerine 4721 Sayılı Yasanın 571.maddesinden bahisle davanın süre yönünden reddine karar verilmesi doğru değildir.Ancak, davalı verdiği cevap dilekçesinde zamanaşımı def’inde bulunmamış ise de, bu dilekçe davacı tarafa tebliğ edilmeden, cevap süresi geçtikten sonra, cevap dilekçesi davacıya tebliğ edilinceye kadar davalı taraf ek bir dilekçe ile savunmasını genişletebileceğinden, bir başka ifade ile, savunmanın genişletilmesi yasağı cevap dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmesi ile başlayacağından (HUMK’nun 202/2) davalı tarafın ilk oturumdaki zamanaşımı def’inin mahkemece dikkate alınmasında ve somut olayda 743 Sayılı Medeni Kanun’un 513. maddesi hükmünün gözetilmesi gerekeceği nedeniyle genel zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesiyle davanın reddedilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacıların temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine, Davalının temyiz itirazına gelince, davada vekille temsil edilen davalı yararına, dava dilekçesinde gösterilen dava değeri üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, maktu vekalet ücretine hükmedilmiş olması doğru değildir.Davalının, temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün, açıklanan nedene hasrenHUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.6.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.