Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 6516 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 3905 - Esas Yıl 2012
MAHKEMESİ: BERGAMA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 08/11/2010NUMARASI: 2006/148-2010/730Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakanları H.H.Ö.'nin kayden malik olduğu 124 parsel sayılı taşınmazın, dava dışı K.tarafından usulsüz olarak alınan veraset ilamı uyarınca adına intikaline yönelik işlemin kötüniyetli olarak yapıldığından geçersiz olduğunu, bunun yanı sıra K.'nin ölümünden sonra mirasçıları tarafından davalıya yapılan satış işleminin de K.'nın mirasçılık sıfatı bulunmadığından dolayı geçersiz olduğunu ileri sürerek, tapunun iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini; bunun mümkün olmaması durumunda taşınmazın rayiç bedelinin tahsiline karar verilmesini talep etmişlerdir. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davalının kötü niyetli olarak taşınmazı satın aldığının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Davacılar, dilekçelerinde K. adlı şahsın aldığı hasımsız veraset belgesine göre H. H.Ö.'nin yasal tek mirasçısıymış gibi intikal yaptırarak çekişmeli taşınmazın K.mirasçıları tarafından davalıya temlik edildiğini, kendilerinin mirasçı olduklarını ve bu konuda 07.10.2003 tarih 825-881 esas, karar sayılı hasımsız veraset belgesi aldıklarını ileri sürerek, iptal ve tescil istemiştir. Mahkemece, davacıya delillerini bildirmesi konusunda kesin süre verilmesine karşın delil ibraz edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Öncelikle belirtmek gerekir ki; bu tür davanın kanıtlanabilmesi diğer bir deyişle davacıların sıfatının bulunup bulunmadığının tespiti, ancak hasımlı olarak açılacak bir davada verasetin kesin olarak tespit edilmesi sonucu ortaya çıkacaktır. Nitekim mahkemece, veraset ilamı alınması konusundaki dava bir süre bekletici mesele sayılmış, sonradan bu ara kararından vazgeçilmiştir.Öte yandan, taşınmaz ilk olarak sonradan ölen K. adına intikal ettirilmiş, mirasçıları tarafından dava tarihinden önce 14.01.2004 tarihinde temlik edilmiştir. Bu durumda davalı ikinci el konumunda olup, kural olarak Türk Medeni Kanununun 1023.maddesi uyarınca iyiniyet ilkesinin koruması altındadır. Davacılar dosyaya sundukları 27.12.2005 tarihli delil listesinde tapu kaydı, nüfus kaydı, veraset ilamı ve adlarını bildirdikleri tanıkların beyanlarına dayandıklarını açıklamışlardır. Davacıların bildirdikleri bu delillerin dava dilekçesinde öne sürülen olgu ve iddiaların kanıtlanmasına yönelik olduğu, diğer bir deyişle taşınmazın yolsuz biçimde tapudan iyiniyetli olmayan davalıya intikalinin sağlandığının kanıtlanması için anılan delillerin gösterildiği kabul edilmelidir. Kaldı ki, mahkemece davacı tarafa bu delillerin hangi olguların ispatı için bildirildiği sorulmamış, delillerin somutlaştırılması istenmemiştir. Hal böyle olunca, öncelikle hasımlı veraset belgesinin alınmasına yönelik davanın sonucunun beklenmesi, davacıların taraf sıfatı belirlendikten sonra tarafların bildirdikleri delillerin toplanması, değerlendirilmesi, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmamıştır. Temyiz itirazları yerinde olup, kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.