MAHKEMESİ: İZNİK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 21/01/2010NUMARASI: 2008/241-2010/25Taraflar arasında görülen davada;Davacı, miras bırakanı M.A.'ın 13.06.1967 yılında vefat ettiğini,1376 parsel sayılı taşınmazın tapuda mirasçılar adına intikalini sağlayan Bursa 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1997/173 esas-128 karar sayılı mirasçılık belgesinde kendisinin mirasçı gösterilmediğini ve taşınmazın intikalinden sonra davalı M. tarafından dava dışı S.'e, bu şahsında davalı şirkete satış suretiyle temlik ettiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile mirasçılar adına tescili isteminde bulunmuştur.Davalılardan M.Şirketi, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davalının iyi niyetli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma isteği değer yönünden reddedildi,gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, tapu iptal ve tescil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden toplanan delillerden; çekişme konusu 1376 parsel sayılı taşınmazın M. A.adına kayıtlı iken mirasçılarına intikalinden sonra mirasçıları tarafından 17.02.1997 tarihinde dava dışı S. D.'a, bu şahsında 27.02.1997 tarihli akitle davalı şirkete satış yoluyla temlik edildiği anlaşılmaktadır.Davacı, anılan taşınmazın intikaline esas alınan Bursa 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 13.02.1997 tarih ve 1997/173-128 E.K sayılı mirasçılık belgesinde kendisinin mirasçı olarak gösterilmediğini ileri sürerek mirasçılar adına tescili isteğiyle eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere; elbirliği (İştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur. M.K.nun 701-703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin ( ortaklığın ) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan herbirinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, M.K.nun 701 maddesinde (... Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir.Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır. M.K.nun 702/2 maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, nevarki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (ll.l0.982 tarih l982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.Somut olaya gelince, dosyaya davacı tarafından ibraz edilen Orhangazi Sulh Hukuk Mahkemesinin 09.10.2008 tarih 2008/589-599 E.K sayılı veraset ilamının hasımsız olduğu görülmekle, hasımlı olarak alınan kesinleşmiş mirasçılık belgesinin istenmesi , terekenin elbirliği ( iştirak) halinde mülkiyetinin söz konusu olduğu da göz önüne alınarak, dava dışı ortaklar bulunması halinde davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması yada miras şirketine M.K.nun 640. mad. uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, noksan soruşturma ile ve davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru değildir. Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 7.6.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.