Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6491 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 995 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ : KADIKÖY 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 23/09/2010NUMARASI : 2002/932-2010/329Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada:Davacı, eniştesi E... Ö...'e ait 2090 ada 1 sayılı parseldeki 415 nolu bağımsız bölümü vekil sıfatıyla davalı N...'a sattığını, ancak kendisine satış bedelinin ödenmediğini, yerine iki adet senet verildiğini ileri sürerek tapunun iptalini, aksi takdirde senet bedellerinin tahsilini istemiş; taşınmazın önceki maliki E... Ö... de aynı iddia ile birleştirilen davayı açmış ve tapunun iptaliyle adına tescili isteğinde bulunmuştur.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, asıl davanın davacısının aktif dava ehliyeti olmadığı; birleştirilen davanın da kanıtlanamadığı gerekçeleriyle her iki davanın da reddine karar verilmiştir.Karar, davacı ve birleşen davanın davacısı tarafından süresindeduruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 31.05.2011 Salı günü saat 9.25 de daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, tapu iptali, olmazsa alacak; birleştirilen dava tapu iptali-tescil isteklerine ilişkindir.Getirtilen kayıt ve belgelerden, davaya konu 2090 ada 1 sayılı parseldeki 415 nolu bağımsız bölümün E... Ö... Adına kayıtlı iken, E... Tarafından 13.11.1996 tarihli vekaletnameyle vekil kılınan E... A... Tarafından 05.03.2002 tarihli resmi akitte N... K...'ya 3 milyar TL. bedelle satıldığı görülmektedir.Resmi akitte vekil sıfatıyla yer alan E... A..., eniştesi E... Ö...'e ait 2090 ada 1 sayılı parselde kayıtlı A Blok 12.kat 415 nolu bağımsız bölümü davalı N... K...'ya sattığını, davalının, tapudaki işlem sırasında 15.000,00 TL. satış bedelini yanına almadığını, devri yaptıktan sonra bankadan çekip vereceğini kendisine söylediğini, ancak satıştan sonra paranın hazır olmadığını bildirip buna karşılık T... A...'a ait toplam 15.000,00 TL tutarlı iki adet vadeli senet verdiğini, davalı N... K... ile senetlerin hiçbir ilgisinin bulunmadığını ve mağdur olduğunu belirterek tapu işleminin iptaline, olmadığı takdirde senetlerde yazılı bedelin davalıdan tahsiline karar verilmesini istediği eldeki davayı açmıştır. Taşınmazın önceki maliki E... Ö... ise, aynı gerekçelerle birleştirilen davayı açmış ve tapu kaydının iptaliyle adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, asıl davanın davacısı E... A...'ın kayıtla bir ilgisi olmaması nedeniyle aktif dava ehliyeti bulunmadığından; birleştirilen davanın da kanıtlanamadığından bahisle her iki davanın reddine karar verilmiştir. Gerçekten de, B.K.'nun 211. maddesi ve satışa ait 05.03.2002 tarihli resmi akitte herhengi bir ihtirazi kayıt ileri sürülmemesi hususları gözetildiğinde, sözleşmenin iptaline karar verilmesi olanağı bulunmadığından, asıl davadaki sözleşmenin iptali isteğinin ve iptal-tescil istekli birleştirilen davanın reddedilmesi doğrudur. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazı ile birleştirilen davanın davacısının tüm temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.Ne var ki, asıl davanın davacısı olan ve vekil sıfatıyla satışı gerçekleştiren Emine Ayaz'ın alacak isteği yönünden yapılan değerlendirmede isabet sağlandığı söylenemez. Bilindiği üzere, B.K.'nun 389 ila 393. maddelerinde vekilin vekil edene karşı taşıdığı sorumluluklar düzenlenmiştir.. Temsil ve vekalet sözleşmesini düzenleyen Borçlar Kanunu hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. Borçlar Kanunu'nda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..."; aynı kanunun 392. maddesinde ise “Vekil, müvekkilin talebi üzerine yapmış olduğu işin hesabını vermeğe ve bu cihetten dolayı her ne nam ile olursa olsun almış olduğu şeyi müvekkile tediyeye mecburdur. Vekil zimmetinde kalan paranın faizini de vermeğe mecburdur.” hükümlerine yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Somut olayda, Vekil E... A...'ın kendisini vekil tayin eden E... Ö...'e karşı yukarıdaki ilkeler çerçevesinde vekalet ilişkisinden kaynaklanan sorumluluğunun bulunduğu ve dava açmakta hukuki yararının olduğu kuşkusuzdur. Hal böyle olunca, asıl davada ileri sürülen alacak isteği bakımından işin esasına girilerek yargılama yapılması ve ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, aktif dava ehliyeti yokluğundan bahisle davanın tümden reddedilmesi isabetsizdir.Davacının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK.'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.05.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.