Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6479 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 6744 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : PALU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 08/01/2014NUMARASI : 2012/264-2014/2Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Davacı, mirasbırakan babası H.. D..'ın kayden maliki olduğu 12 ada 4 parsel sayılı taşınmazı ve TOKİ ile yapılan sözleşme gereği murise tahsis edilen 443 ada 2 parsel, K3 Blok, 3 numaralı bağımsız bölümü, davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, devir işlemlerinin mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek tapu iptali ve mirasçılar adına tescile karar verilmesini istemiştir.Davalı, taşınmazların bedeli mukabilinde satın alındığını, muvazaa iddiasının doğru olmadığını, murisin davacı ile ilişkilerinin iyi olduğunu, ondan mal kaçırması için bir sebep bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan H.. D..'ın 20.09.2012 tarihinde öldüğü, çocukları olan davacı ve davalının mirasçı olarak kaldıkları, çekişme konusu 12 ada 4 parsel sayılı taşınmaz murise ait iken, muris tarafından 28.03.2011 tarihinde 7.750,00.-TL bedelle davalıya satış yoluyla temlik edildiği; TOKİ ile yapılan sözleşme gereğince muris Hüseyin'e tahsis edilen ancak halen TOKİ adına kayıtlı olan 443 ada 2 parsel, K3 Blok 3 numaralı dairenin ise 21.09.2011 tarihli devir protokolü ile davalıya devredildiği, davacının; her iki temliki işlemin muvazaalı olduğu iddiası ile eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki, mirasbırakan tapulu taşınmazını değil de sicilde kayıtlı olmayan taşınmazını temlik etmiş ise, bu tür durumlarda genel muvazaaya dayanılarak dava açılabilir ise de, 1.4.1974 tarih, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanma olanağı bulunmadığı kuşkusuzdur. Bu nedenle somut olayda, devir tarihinde tapuda muris Hüseyin adına kayıtlı olmayan 443 ada 2 parsel, 3 numaralı taşınmaz yönünden davanın reddedilmesi gerekeceği kuşkusuzdur../..Dava konusu 12 ada 4 parsel sayılı taşınmaz yönünden ise;Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanununun 706, Türk Borçlar Kanununun 237 ve Tapu Kanununun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında, birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Oysa, mahkemece açıklanan ilkeler doğrultusunda hükme elverişli bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme imkanı bulunmamaktadır.Hâl böyle olunca; 443 ada 2 parsel, K 3 Blok, 3 numaralı taşınmaz yönünden davanın reddedilmesi; 12 ada 4 parsel sayılı taşınmaz yönünden ise, keşif yapılması, taşınmazın devir ve dava tarihi itibariyle değerinin belirlenmesi, tanıkların yeniden dinlenilmesi (her ne kadar davacı tanıklarının yalan tanıklık suçundan ceza aldıkları görülmekte ise de, Ceza Mahkemesince mahkumiyete ilişkin olarak verilen hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı, bu haliyle hükmün askıda olduğu ve bağlayıcı olmadığı dikkate alınarak), murisin mal satmaya ihtiyacı olup olmadığı, davacı lehine tasarrufta bulunup bulunmadığı, davalının alım gücü gibi hususlarda yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca araştırma yapılması, murisin iradesinin duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik tahkikatla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi doğru değildir. Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.