Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 647 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 13937 - Esas Yıl 2009





MAHKEMESİ : BURSA 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 05/03/2009NUMARASI : 2008/245-2009/99Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden maliki olduğu 3 parsel sayılı taşınmazda ortaklaşa ana okulu işletmeciliği yapılması için davalı ile 21.01.2007 tarihli sözleşme imzaladıklarını, anılan sözleşme hükümlerinin davalı tarafından yerine getirilmemesi sonucu istenen ortaklığın kurulamadığını, ancak davalının taşınmazda kaçak olarak ana okulu işletmeciliği yaptığını, ihtara rağmen tahliye etmediğini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve ecrimisile karar verilmesini istemiştir.Davalı, geçerli bir kira sözleşmesi bulunduğunu, binanın kaçak olması nedeniyle işletme ruhsatının alınamadığını, davacının ayıbı nedeniyle sözleşme hükümlerinin kısmen yerine getirilemediğini belirtip davanın reddindi savunmuştur.Mahkemece, taraflar arasındaki gerçek iradenin ortaklık sözleşmesi olduğu, ancak sözleşmenin uygulanamaması nedeniyle davalının fuzuli şagil olduğu gerekçeleri ile elatmanın önlenmesi isteminin kabulüne, ecrimisil isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .. .. raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, akde aykırılık iddiasına dayalı elatman??n önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; kayden davacıya ait 3 parsel sayılı taşınmazın, taraflar arasında imzalanmış 21.1.2007 tarihli adi yazılı kira sözleşmesi ile 5 yıl süreli ana okulu olarak işletilmek üzere davalıya kiralandığı, aynı tarihli ek protokol ile de 1 Temmuz 2008 tarihinden itibaren %50 kâr payı ile işletmeye dönüleceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır.Öyleyse, somut olayın saptanan özelliğine göre, taraflar arasında hem kira ve hemde ortaklık ilişkisinin bulunduğu kabul edilmelidir. Başka bir anlatımla taraflar arasındaki hukuki ilişki karma bir akitten ibarettir.Davacı, sözleşme hükümlerinin davalı tarafından yerine getirilmediğini ileri sürerek, eldeki davayı 14.05.2008 tarihinde açmıştır. Oysa, tarafların anlaşmalarına göre kira ilişkisi 21.01.2007 tarihinden başlayacak ve 1 Temmuz 2008 tarihine kadar sürecek bu tarihten sonrada ilişki kararlaştırıldığı üzere "ortaklık" olarak sürdürülecektir.Ne varki, eldeki davanın açılış tarihi gözönüne alındığında kira ilişkisinin devam ettiği süreç içinde davanın açıldığı tartışmasızdır. Öyleyse, zamansız açılan eldeki davanın dinlenebilmesine olanak yoktur. Esasen, 6570 Sayılı Yasanın 7.maddesinde kiralayanın hangi hallerde tahliye davası açabileceği belirtilmiş, aynı yasanın 1.maddesinde de kiracı ile kiralayan arasındaki hukuki münasebetlerde bu kanun ile Borçlar Kanununun bu kanuna aykırı olmayan hükümlerinin tatbik olunacağı öngörülmüştür. O halde, sözleşme ile kurulan ve 1 Temmuz 2008 tarihinden itibaren başlayacak ortaklık ilişkisine bağlı olarak akde aykırılıktan bahisle ileri sürülen isteğin 1 Temmuz 2008 tarihinden sonrası için söz konusu edilebileceği, henüz ortaklık ilişkisi başlamadan akte aykırılıktan dolayı açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir. Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.01.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.